"Tehlikedesin, Steven."

128 14 12
                                    

     Dışarıdan uğultular geliyordu, Nether'ın ambiyansı odayı kaplamıştı. Hiçbir şey yapmadan birbirimize bakıyorduk. "Sandığımdan daha iyiymişsin." Dedim sessizliği dağıtmak için. "İblis iblistir." Dedi Herobrine, her zamanki şakacı havasında değildi. Benimle konuştukça sakinleşmiş, beni aşağılamayı azaltmıştı. Evet azaltmıştı diyorum çünkü sonuç olarak Herobrine hâlâ Herobrine'dı. İblis iblistir...

     "Ama Herobrine, ben seni öylesine kötü bildim ki hayatım boyunca... Hani herkese işkence eden, insanlar acı çeksin diye onlara canavarlar yollayan-" Sözümü bitirmeden Herobrine duvarları çınlatan bir kahkaya patlattı. "Bekle, bekle. Sen ne dedin? Canavarları yollayan mı dedin?" Dedi, yüzünde hem sinirli hem de şok olmuş bir ifade vardı. Yerime sindim, sessizce "Evet? Öyle değil mi?" Dedim. Herobrine avucunu alnına vurdu, "Ah aptal Stevie, seni salak çocuk. Bu kadar körsün demek ha? Bu kadar cahilsin..." dedi Herobrine, şaşırmış gibi bir hali vardı. Sonra bakışlarını yere çevirdi, elini çenesine yerleştirdi. "Demek bu kadar ileri gittin ha... Eski kardeşim, kudretli varis... Yalancılıktan ödün vermiyorsun anlaşılan." diye mırıldandı, kendi kendine konuşuyordu. "Ne varisi, ne diyorsun Herobrine?" Dedim, Herobrine yavaş yavaş bakışlarını bana çevirdi. "Koyunsunuz. İtaat etmek zorundaki koyunlarsınız. Sen, Alex, tüm o askerler... Yazık." Dedi Herobrine, şifreli konuşmalarından hiçbir şey anlamamıştım. "Açık konuş benimle. Madem cahilim, aydınlat beni." Dedim, sinirlenmeye başlamıştım.

     Herobrine sakince ayağa kalktı, yavaş adımlarla yanıma geldi. Hemen yanıma oturdu, vücutlarımızı birbirine doğru çevirdik. "Bak, Stevecik. Her şeyin bir zamanı var. Şimdi ben bunu pat diye söyleyemem, kafanda değiştirilmesi zor fikirler var. Takip ettiğin bir yol, inançla bağlandığın bir ideoloji... Ben sana şu şöyle bu böyle dersem bana inanmazsın. Hikayeme de bir süre inanmadın, daha yeni yeni inanıyorsun." Dedi Herobrine. Sesi her zamankinden çok daha ılımlıydı. Sonra, keşke dilimi ısırsaydım dediğim şu sözleri söyledi: "Tamam mı? Şimdi sütünü iç ve uyu. Yoksa Notch abi sana kızar."

"Yeter Herobrine! Bana aptalmışım gibi davranıyorsun!" Dedim, ani bir hareketle yerimden kalktım. Herobrine birden ayağa kalkıp omuzlarımdan tuttu beni, "Aptalsın çünkü." Dedi agresif bir şekilde. Yüzü sinirlendiği için kasılmış, kaşları ise çatılmıştı. Omuzlarım ve kollarım acıyordu, korkudan gözlerim dolmuştu. "Sınırlarını aşıyorsun. Kiminle konuştuğunu unuttun galiba?" Dedi Herobrine, bağırmıyordu ama sesi can yakıcı bir şekilde sertti. Birden kafamın arkasındaki saçlarımı tutup dudaklarını kulağıma yakınlaştırdı. Fısıldayarak "Ben sana kim olduğumu hatırlatırım, bunu yapmamı ister misin?" Dedi. Korkudan dizlerimin bağı çözülmüştü. "Özür dilerim, refleks olarak-" dememe kalmadan Herobrine bana sarıldı, "Yakında neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar vereceksin Steve. Sen yapacaksın bunu; sana tapan insanlar değil, Notch değil, askerler değil... Sen kendi iradenle gerekeni yapacaksın." Dedi. Elleriyle az önce tutup çektiği saçlarımı okşuyordu. Ben de ona sarıldım, bir süre öylece kaldık. Hayatımda asla hissetmediğim şeyleri hissediyordum, kalbim yerine sığmıyordu. Sonra kolları gevşedi, bir adım geriye çıktı. "Git şimdi. Buraya da bir süre gelme, en azından benim haberim bekle." Dedi Herobrine. Sonra bana yaklaşarak daha kısık bir sesle ekledi, "Tehlikedesin, Steven."

"Sen bana aitsin..." (Herobrine X Steve)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin