3° fin.

60 4 1
                                    

Chanyeol endişeyle etrafa bakındı. Elbette o da bir çocuk isterdi, Gyu ile o da çok keyifli zaman geçirmişti ancak bir başkasının çocuğuna bakmak ve kendin çocuk yetiştirmek çok farklı şeylerdi. "Ya da bir köpeğe ne dersin?" diye konuyu başka yöne çekmeye çalıştı. "Köpekler acayip tatlı ve evde bir hareketlilik olmuş olur"

"Ama köpeklerle oturup konuşamayız ya da asla yardım etmemiz gereken ödevleri olmaz."

"Biliyorum ama biz bir çocuk sahibi olsak bile o da Byeong Gyu'nun karbon kopyası olmayacak". Baekhyun bunun üzerine bir şey dememiş gözlerini uzaklara çevirmişti. Bir şeyler düşünüyor gibiydi bu yüzden Chanyeol bir şey desem mi demesem mi diye ikilemde kalmıştı. Ancak tam ağzını açtığında diğeri konuşmaya başlamıştı. "Evet haklısın, ben birazcık Gyu ile zaman geçirmekten çok keyif aldığımız için abarttım galiba ama bir bebekle uğraşmak elbette ki daha zor olur ve ben de böyle bir şeye hazır olduğumuzu sanmıyorum." Ardından da diğerinin yanağına bir öpücük kondurmuştu. "Her zamanki gibi çok haklı ve" bir tane de diğer yanağına "çok yakışıklısın.

Chanyeol derin bir nefes alıp diğerini kendisine doğru sıkıca çekmişti. "Seni çok seviyorum." Baekhyun da kollarını sıkıca ona dolamıştı. "Ben de seni çok seviyorum.". Birazcık geri çekilip bu seferde uzun olanın dudaklarını hedef almıştı. "Beni odamıza taşımak ister misin?". Chanyeol hemen ellerini eşinin bacaklarına yerleştirmiş kendisine sıkıca dolandıklarından emin olduktan sonra dikkatli bir şekilde merdivenleri çıkmaya başlamıştı. Bebek sahibi olmamaya karar vermiş olsalar bile o gece kesinlikle bir şeyler yaşanmıştı.

Chanyeol sabah hep olduğu gibi ilk uyanan olmuştu. Kollarının arasındaki adama bakıp kendi kendine kırkırdamaya başlamıştı. Sonrasında eğilip kolunun üstüne dağılmış olan saçlara öpücükler kondurdu. Ancak bu tabii ki de ona yetmemişti. Yatakta birazcık daha kaymış Baekhyun'un suratını daha kolay görebileceği bir konuma gelmişti. Bu sefer de öpücüklerini suratına ve boyunua kondurmaya başlamıştı. Bütün bunlara rağmen Baekhyun uyanmamış bir de üstüne uzun olana sırtını dönüp yorganı da üstüne çekmişti. Bununla birlikte Chanyeol'ün suratına kocaman bir gülümseme yerleşmişti ancak yatakta daha uzun süre duramayacağını biliyordu.

Yatakta doğrulup bir süre yatağın kenarında oturmuş ardından kalkıp banyonun yolunu tutmuş ve duş almıştı. Duşu bitince üstüne bir şeyler geçirmiş odadan çıkmadan önce eşine son bir öpücük bırakıp merdivenin yolunu tutmuştu.

Telefonundan neşeli bir playlist açıp kendi kendine salınarak kahvaltı hazırlamaya başlamıştı. Hazırlığın ortalarına doğru aşağıya mis gibi kokan bir Baekhyun inmişti. Tek kelime etmeden kocasının yanında bitmiş ardından da dudaklarına kocaman bir öpücük bırakmıştı. Chanyeol'ün gülümsemekten yanakları ağrımaya başlamıştı ama yine de kıkırdayıp eşine karşılık verdi. Geri çekildiklerinde de sarılmaya devam ediyorlardı. "Sana da günaydın birtanem." Baekhyun sırıtarak bir sandalye çekmişti. " Bugün şefimiz bize ne hazırladı acaba". Chanyeol mecburen Baekhyunun güzel suratına sırtını dönmüş ve yüzünü ocağa çevirmişti. "Cafcaflı bir şeyler yok malesef, krep ve sucuklu yumurta." Kocasının sırtını seyretmek yetmemiş olacakki ayağa kalkıp ona arkadan sarılan Baekhyun müziğin melodisine göre sağa sola salınmaya başlamıştı, eşi de hemen ona uyum sağlamıştı. "Peki o zaman bahçede yemek ister misin? Ben de portakal suyu sıkarım."

"Olur birtanem.". İstemeye istemeye kollarını çözen Baekhyun dolaptan meyve sıkacağını indirmiş ardından buzdolabından portakal çıkarıp yıkamak için lavaboya yaklaşmıştı. Bu sırada da Chanyeol'ün ocakla işi bitmiş olacak ki masaya dizdiği şeyleri teker teker bahçeye taşımaya başlamıştı. İşi bitince oturup eşini beklemeye başlamıştı.

Neşeli bir kahvaltı sekansının peşinde, ilk olarak kahvaltı masasını ardından da evin kalan kısımlarını toplamış sonra da beraber bulaşıkları makineye yerleştirmişlerdi.

Günün kalan vaktinin bir kısmını film izleyerek bir diğer kısmını da beraber öğlen uykusuna yatarak harcamış ardından akşam yemeği için dışarı çıkmaya karar vermişlerdi.

Akşam yemeğinden döndüklerinde ise Baekhyun'un telefonundan rastgele açtığı slow bir şarkıya kendi kendilerine dans etmeye başlamışlardı. Kahkaha atarak gülüşüyorlar arada kısa öpücükler paylaşarak eğleniyorlardı. Dans edişleri bir kaçşarkı boyunca sürmüş ve yavaşça bahçeye doğru yol almaya başlamıştı. Bahöeye ulaştıklarında da biraz sürmüştü. Ardından verandanın kenarına oturup sohbet etmeye başlamışlardı. Bir ara Baekhyun kalkıp ikisine de sıcak çikolata yapmış ve getirmişti. Uzun ve yorucu geçen günün ardından birlikte bir duş almış duş sırasında da oyalanmalarına neden olacak şeyler yaşanmış ardından kendinlerini yatakta bulmuşlardı.

Duştan çıktıktan sonra sırayla birbirlerinin saçlarını kurutmuş sonrasında da birbirlerine sarılarak uykuyu beklemeye başlamışlardı. Bu sırada hâlâ sohbet ediyorlardı. Bir süre sonra Baekhyun uyuya kalmıştı.

Sadece koridordan süzülen sarı ışıkla yüzünün bir kısmı aydınlanan eşini izleyen Chanyeol bütün gün yaptığı gibi gülümsüyordu. O kirpiklere, o saçlara, o minik burna ölüyordu. Yanındaki adamın gerçekliğine alışmasına hiçbir geçen gün yardımcı olmuyordu. Hâlâ nefesi kesiliyor bakışlarını onun gözlerinden ve dudaklarından, aklını onun sözlerinden ve sesinden alamıyordu. Bu adamla paylaştığı her an, her yemek, her müzik, her film kalbini eritiyordu.

Ne yaptığı, nasıl Baekhyun ile birlikte olmayı başardığına akıl erdiremiyordu. Her şey yolunda gittiği için çok şanslıydı. Her sabah bu adamla uyanabilme şerefine ulaştığı için hayret ediyordu. Baekhyun'a sarılmak ve sonsuza kadar onu solumak istiyordu. Bir an bile diğerinden ayrı bulunmak istemiyordu. Zaten yan yana olmadıkları her an sadece eşini düşünebiliyordu. Ama o zaten birlikte oldukları her an da eşini düşünüyordu.

Bütün bunlar kafasından geçerken ve gözleri eşinin çehresinde dolanırken farkına varmadan o da uyuyakalmıştı.

fin.

Rus Mavisi 'ChanBaekOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz