8

140 18 37
                                    

Nicholas

Yudai hyung beni eve bıraktıktan sonra uzunca bir süre düşündüm. Birine bu kadar hızlı kapılmamın doğru olup olmadığı hakkında. Zihnimde belli belirsiz hatıralar vardı fakat bana ait olduklarını sanmıyordum. Evet oradaki kişi bendim ama olduğumuz zamandan tamamen farklı bir zamanda geçiyordu bu anılar. Sanki başka bir yaşamda gibi. Bu hissi sadece Euijoo'da değil, bugün Yudai hyungun kollarında ağlarken de hissettim. Sanki onunla daha önce böyle bir anımız olmuştu ama ben olmadığına emindim.

İnternete girip durumuma dair bir şeylere bakmaya başladım. "Önceki yaşamınızda kavuşamadığınız şeyleri, diğer yaşamınızda ararsınız." çıkan onca sonuç vardı ama aklıma en yatanı bu oldu. Bu demek oluyordu ki daha öncesinde Euijoo ve Yudai hyung ile karşılaşmıştık. Ama bu mümkün müydü? Geçmiş yaşam, gerçekten var mıydı? Ben ve Euijoo daha önceden birlikte miydik? Ona bir anda böylesine çekilmemin sebebi bu muydu? Bu konu hakkında Yudai hyungla konuşmaya karar verdim ve yatmak için hazırlandım. Bugün çok ağladığım için gözlerim şişmişti ve oldukça uykumu getiriyordu, işler ve okul yüzünden de yorulduğumdan hemen uykuya daldım.

O şeylere baktığım için midir nedir bilinmez, rüyamda belli belirsiz anlar görmeye devam ettim. Pembe saçlı, kanlar içinde bir çocuk. Yerde yatıyor. Sonrası yok. Belirli olan tek bir söz duyuyorum.

"O zaman seni seven kişi ben olacak ve seni her şeyden koruyacağım."

Sabah dehşetle gözlerimi açtığımda karşılaştığım ilk görüntü bana ölmüşüm gibi tepeden bakan Yuma ve Taki'ydi. Başta rüya olduklarını düşünerek geri uyumaya çalışmıştım ama o gülüşmeler rüya olamayacak kadar gerçekti. Bir hışımla yataktan fırladım fakat üzerimde tişört olmadığını fark ettiğimde battaniyemle kendimi kapattım.

"Özel hayata saygı da kalmamış. Odama girmeye utanmadınız bir de beni soydunuz mu?"

"Ya ne diyorsun sen amk?"

"Nicho sen iyi misin yavrum?"

"Yuma ne yavrumu siktir git. Irz düşmanları sizi. Ne yaptınız bana ulan?"

"Bir de bayıl istersen Feriha."

"Ay bayılırım valla." diyerek yatağa geri attım kendimi. O ikisi durur mu, battaniyeyle sararak dürüme çevirdiler beni. Sonrasında altta kalanın canı çıksın diyerek...anladınız. İçlerinden biri saate bakmayı akıl edip geç kaldığımızı söyleyince hayatta kalabildim. Eğer o saate bakmamış olsaydı şu anda çoktan ölmüş olurdum.

Her zaman yaşadığımız o kutsal senaryo tekrar yaşandı ve o ikisini yine yaka paça odamdan attım. Beni çıplak görmeyi çok istiyorlardı. Sapık herifler.

Üzerimi hızlıca giyinerek aşağıya indim. Annemin benim için hazırladığı tostu elime aldım ve evden çıktım. Hayret, bu sabah annemle benim dedikodumu yapmamış ve beni dışarıda beklemişlerdi. Gelişme var.

Yol boyu benimle uğraşıp yavşaklık yapmalarıyla geçmişti ama güzeldi. Yudai hyung ve Euijoo'da hissettiklerimi onlarda hissetmiyordum. Bu biraz garipti. Ne yani, önceki hayatımda onlarla hiç karşılaşmamış mıydım?

Böyle düşüne düşüne okul kapısına vardığımızı fark ettim. Bu sefer bahçe kalabalık, herkes gruplar halindeydi. Kendi aralarında bir sürü şey konuşuyorlardı, herhangi birini takip etmek neredeyse imkansızdı.

Gözlerim etrafta Euijoo'yu aradı. Bütün bahçeyi tarıyordum ama onu göremiyordum. Omzuma dokunan bir el etrafı izleyişimi böldü. Gelen Jo'ydu.

"Euijoo'yu mu arıyorsun? Sınıfta. Sabahtan beri ikimizle de konuşmadı. Bir şey mi yaptın ona?"

Bu cümleyi duymak dehşete düşmeme yetmişti. Ona cevap vermeden önüme döndüm ve okul binasına doğru koşmaya başladım. Merdivenleri çifter çifter çıkıyordum. Kalbim sıkışıyor gibi hissediyordum ama bu, hızlı olduğum için değildi. Bu ona bir şey olduğu için hissettiğim korkuydu. Sınıf kapısına ulaştığımda onu başı sıraya gömük yatarken buldum. Nefes nefese içeriye girdim.

dövmeci || NichojooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin