4

116 15 10
                                    

Nicholas

Sonraki hafta, ondan uzak olan ben oldum. Sanki hiç konuşmamışız gibi davrandım, teneffüslere çıktım, insanlarla konuştum. Tek kaldığımızda konuşmaya yeltendi hep, ayaklandığını görür görmez sınıftan çıktım her seferinde. Arkamdan gelmedi. Normalde daha önce bir kez bile yakınlarında görmediğim dövme stüdyosunun etrafında onu görür oldum. Yine de gidip konuşmadım.

Ertesi hafta beden dersinde basketbol takımındaki birinin sorun çıkarması sebebiyle yine ben orada kalıp azar yedim. Çıktığımda çok geciktiğimi fark ederek duşa girdim ve çıktığımda o, buradaydı. Üzerini çıkarıyordu ben girdiğimde. Dikkatsiz biriydi. Bunu saklamak istiyorsa daha dikkatli olmalıydı. Girdiğimin farkına bile varmadı ve...yaraları. Çoğalmıştı. Eskisine göre daha derinleri vardı, bazıları dikkatsizce kapatılmıştı. Diğerleri çok derin olmasalar da halen açık yaralardı. Kapıyı biraz sertçe kapatarak girdiğimi fark etmesini sağladım. Panikle arkasını döndü.

"Tanrım! Kalbimin duracağını sandım! Ya sen yerine başkası olsaydı!"
Gözleri halen ıslak olan saçlarımdan damlayan damlaların vücuduma damlayışına takıldı. Üzerimde sadece havlu vardı ve çıkarken saçlarımı da kurulamamıştım. Gözleri daha aşağı indiğinde, kafasını çevirerek dikkatini dağıttı ve üzerine bir şeyler geçirmeye başladı. Gözlerim halen açık olan yaralarındaydı. Bunu fark etmiş olmalı ki, konuştu.
"Benden vazgeçtiğini sanıyordum."
"Ben yapacağım dediğim hiçbir şeyden vazgeçmem Euijoo."
"Hareketlerin öyle demiyordu." dedi arkası dönük üzerini giyinirken. Arkası dönükken ben de giyinmeye başladım.
"Bana söylediklerini ben sana söyleseydim sen de bana karşı aynı şekilde davranırdın."
"Özür dilerim."
"Ne?"
"Duydun işte. Özür dilerim. Benimle alay ediyorsun gibi hissettim ve yakandan düşmek istedim ama benim düşüncelerim ve senin söylediklerin uyuşmuyordu."
"Bu sana yaklaşmama izin vereceksin demek mi?"
"Höst. Yok öyle bir şey. Sana hemen izin verip anlatacağımı sanıyorsan rüyanda görürsün. Ama belki seni çalıştırabilirim."

Elini çenesine koyup düşünür gibi yaptı. Bu haline güldüğümde, o yaralarını sormak istedim. Benim yüzümden yaptığı var mıydı? Ya da en baş sebebi nedendi? Her şeyi sormak istedim. Ama yapamazdım, daha yeni bir şans elde etmişken bunu berbat edemezdim. Üzerini giyindikten sonra kapıya yöneldi. Tam çıkacakken bana doğru döndü.

"Cumartesi saat 11. Kütüphanede bekleyeceğim." diyip çıktı.

Başarmış mıydım? Bir nebze. En azından bir şeyler için daha da fazla beklememe gerek kalmamıştı. Ne oldu da vicdanı sızladı diye merak ediyordum ama kurcalamamak en iyisiydi. Ondan uzak durduğum süre boyunca bir şeyler düşünmeye çalışmış,  bu sürede ondan uzak durduğum için pişman olabileceğimden korkmuştum. Ama bu sefer o adım atmış ve bana karşı eskisinden daha yumuşak davranmıştı. Şaşırtıcı olsa da iyi bir gelişmeydi benim açımdan.

Üzerimi giyindikten sonra soyunma odasından çıktım ve sınıfa gittim. Herkesin çıkmış olduğunu gördüm, çantamı alarak ben de çıktım.  Bugün bir işim yoktu, Yudai hyung stüdyoyu bugün açmayacağını, gelmeme gerek olmadığını söylemişti. Vaktimi Yuma ve Taki ile geçirmeye karar vermiştim. O iki aptalla ayrı şubelerde olduğumuz için okul içinde pek sık görüşemiyorduk. Yine de yıllardır hep beraberdik.

Beni ekip beraber sinemaya gittiklerini öğrenene kadar.
Buraya kadarmış. Aldatılmışım.

Moralim bozuk bir şekilde eve döndüm. Döndükten sonra yapacak hiçbir şey bulamadığım için derslere göz attım. Proje konusunda o kadar umursamazdım ki, bize verilen konuda kötü olduğumu söylememe rağmen, en iyi olduğum konu olduğunu şimdi fark ediyordum.

Bu demektir ki, Euijoo'yu rahatça izleyebilirdim ve o, kütüphanede olduğumuz için tek kelime edemeyecekti. Diğer iki arkadaşına yakalanmadığımız sürece bir sorun olacağını sanmıyordum. O ikisine yakalanmaktan korkmamın sebebi, Euijoo'nun ismini sormak için yanlarına gittiğim gün yediğim öldürücü bakışlardı. O ikisi Euijoo'yu cam fanusa koyup kimse dokunamaz, konuşamaz yazsa daha anlaşılmaz olurdu. Ona karşı korumacı olmak istemelerini anlıyor gibiydim ama bir yandan garibime gidiyordu. Euijoo sadece onlarla takılıyor olmasına rağmen asla kendine zarar verdiğinden bahsetmemişti. Çok konuşkan biri olmadığını fark etmiştim zaten ama, insan bunu en yakınına anlatmaz mıydı? Ya da onlar, bunca zamandır arkadaş oldukları kişinin kendine zarar verdiğini hiç mi fark etmemişti? Euijoo hakkında bilmedikleri ne kadar çok şey vardı? Bunların hepsini cumartesi günü kütüphanede ona sormak istiyordum fakat, dikkatli davranmam gerekiyordu. Çok hassas konulara girmeden, kendisinin bana anlatmasını istiyordum.


_________________________________________

kisa bir bolum cunku bombos
direkt kutuphaneden devam ettircem

dövmeci || NichojooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin