1.1

401 35 29
                                    


Yıldızlı bölüm ☆

...

Aceleyle beynimi bulandıran düşünceler eşliğinde üzerimi giyindim. Vücuduma hakim olan bir titreme vardı ve ellerim buz kesmişti. Saçlarım ıslak bir şekilde anlıma dağılıyordu. Bedenimi kurutmadan giyindiğim için üzerime yer yer yapışıp iğrenç bir his uyandıran kumaşı çekiştirdim ve kapıyı araladım. Mutfağın ışığı yanıyordu.

İçimde bir yerlere kaçan nefesim dengesiz bir şekilde vücudumu dolaşırken bu aralar olduğu gibi etmediğim kadar çok küfür ettim. Arinle karşılaşmadan kapıdan çıkıp gidebilirdim ama bunu yaparsam her şey daha karışık bir hal alacaktı.

Adımlarımı mutfağa sıraladım. Üç adımlık mesafeyi ne kadar sürede kat ettiğimin bile farkında değildim. Biyolojik saatim devre dışıydı ve şuanda hiçbir fonksiyonumu kullanamıyordum.

Elim Hyunjine ait olan gri eşofman takımının hırkasında gezindi. Bilek kısmının altında kalan bilekliği düzeltmeye çalıştım. Amacım bu değildi aslında, kendimi oyalamaya çalışıyordum. Şuan bir şeyle ilgilenmem lazımdı. Herhangi bir şeyle.

Bakışlarım etrafta dolaşırken tezgahta ilgilendiği şeyden gözlerini çekip bana dönmesiyle istemsiz onda duraksadı. Dudakları aralanmıştı ama gözleri bende dolaşınca sanki söyleyeceği şeyler bir anda değişti.

"Saçlarını kurutmamışsın." Sesindeki şaşkınlık tınısına hafif bir öfke eşlik ediyordu. Kaşları çatılmıştı. Ses tonundaki duyguları okuma serüvenim beden diline geçecekken kendimi durdurdum ve musluğa ilerledim. Kafamdaki oldukça yüksek sesler yeterince saçmalıyorken böyle bir şeye kalkışmamalıydım.

Hesaba katamadığım ufak bir şey vardı. Arin musluğa çok yakındı ve benim tek amacım soğuk bir su içmekti. Ani hareketler yapan aptal biri değildim. Sakin ve usul hareket eder acele etmeden işimi kusursuz bir şekilde yapardım. Dengem şaşmıştı.

Kafamın hizasındaki dolabı açıp yukarıdaki bardağa uzandığımda üzerimdeki bakışlarını hissediyordum. Bedenlerimiz birbirine temas ediyordu. Bardağı alıp musluğa uzandığımda bedenini bana doğru çevirip bileğime uzandı. Küçük elinin sıcaklığını gümüş bilekliğin soğukluğu üzerinden hissettim. Diğer elimdeki bardağı alıp bedenimi ona doğru çevirdi. Kafasını yukarı kaldırarak bakışlarını benimkilerle birleştirdi.

"Ne zaman sorunları görmezden gelen biri oldun?" Algılarım tamamen kapanmış gibiydi. Sorusuna karşılık tek yaptığım şey bir 'ha' sesi çıkarıp alık alık bakmaya devam etmek oldu. Gözleri saniyelik kapanıp sıkıntılı bir nefes verdi.

"Bütün gece boyunca konuşmaya çekindiğimiz bu gergin ortamda saçmalamak istemiyorum. Şimdi konuşmazsak uzun bir süre birbirimizin yüzüne bakamayacağız." Kelimeler beynimde anlam bulmaya çalışırken bedenimin hissizleşerek bütün sıcaklığı bileğimde topladığını hissettim. Benimle göz teması kurabilmek için hafif kaldırdığı kafası ve az önce benim elimde olan bardağı tutuşu da cabasıydı. Kafayı yiyordum.

Saçlarını gelişigüzel kuruttuğu omzuna dökülen halen ıslak tutamlardan anlaşılıyordu. Kahkülü anlına dökülüyor, taktığı siyah kemik gözlük birkaç tel saçı diğerlerinden milim yukarıya kaldırıyordu.

"Benim aptallığım." dedim çatallaşan sesimle. Zorlukla yutkunarak gözlerimi kırpıştırdım. "Kapıyı öyle açmamam gerekirdi." Şaşkın bakışları yüzümde dolaştı. "Havlu getirmeyi unutan bendim ama." İnan bu hiç dikkatimi çekmedi. O saniyelerde düşünebildiğim tek şey o gece yatağıma ve odama sinen portakal çiçeği kokusunun seninle hiçbir alakasının olamayacağıydı.

Aramızda uçurumlar açan sessizlik devam ederken aynı pozisyonda kalmamızın hiçbir açıklaması yoktu. Geri çekilmem gerekiyordu. Aptal mıydım ben en yakın arkadaşımın sevgilisiyle hiç gerekli olmayan bir yakınlık kuruyordum. Bu konuşmayı aramızda iki adım varken de yapabilirdik. Lanet olası evren..

remord | lee knowWhere stories live. Discover now