1.0

405 34 63
                                    

yağmurdan kaçarken doluya tutulmak.

...

Otobüsten inmeden iyice bastıran yağmur, otobüse bindemeden önce yaptığımız dakikalık konuşmanın üzerimizde hakim kıldığı kasveti dağıtıp eve varana kadar ne yapacağımıza dair bir sohbet başlattı. Üzerimde giymekten nefret ettiğim saçma sapan ve gereksiz bir şey vardı. Panço diye bir şey niye vardı bilmiyorum ama bana sağladığı tek katkı kalın kumaşının beni sıcak tutmasıydı. Yağmurda ise bir halta yaramayacaktı.

Bu ne biçim bir durumdu böyle. Yol süratli bir akıntıyla kaplıydı ve adımımızı attığımız an ayaklarımız ıslanacaktı. Bok gibi geçen günün ardından başıma gelmeyi bitiremeyen felaketler bugün o yatağa girip huzurlu bir uyku çekemeyeceğimi haykırıyordu resmen.

"Arin," durağın cam kısmına iyice yaslanarak içeriye doğru serpilen damlalardan korunmaya çalıştım. Minho ise önümde durmuş ıslanma korkusundan bir haber gibiydi. Deri ceketiyle kaplı sırtından bakışlarımı çektim ve hafif kafamı uzatarak yüzüne bakmaya çalıştım. Evimde olsam ya da böyle bir gün geçirmiş olmasam çok hoşuma gidecek yağmur sesinden onu zar zor duymuştum, bu yüzden yaklaşarak söyleyeceklerini anlamaya çalıştım. "Efendim."

"Koşabilir misin?" Bıkkın bakışlarımı yere çarparak oradan oraya sıçrayan yağmur damlalarında gezdirdim. Ayaklarımda converse vardı benim..

"Başka seçeneğim yok gibi." Bu yağmurun en az bir yarım saat daha yağası vardı ve gecenin on iki buçuğunda burda beklemeye mecalim yoktu. Bir an önce eve gidip uyumak istiyordum. Ki uyuyamayacağımın da farkındaydım. Banyo yapmam ve yemek yemem gerekiyordu. Aksi taktirde bedenim daha fazla yaşamsal faaliyetlerini devam ettiremeyecekti.

Biraz yana kayıp elini uzattı. Kelimenin tam anlamıyla saf saf yüzüne baktım. Bakışları yüzümde dolaştıktan sonra gülümsedi. "İki adım sonra yığılacakmış gibi bir halin var." omuz silkerek elini tuttum. "Eğer yığılırsam beni bırakıp yoluna devam et. Düşersem hayatta kalkmam çünkü." Söylenerek etrafa bakındım. Dünya nasıl da ağzıma sıçmıştı öyle.

Elimi sıkıca kavrarken kıkırtısını zar zor duymuştum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Elimi sıkıca kavrarken kıkırtısını zar zor duymuştum. "Olabildiğince sığ yerlere basmaya çalış." Bunu söylerken şimdiden ıslanmış beyaz - çok sevdiğim- converselerime bakıyordu. Taşak geçer gibi giydiği botlar, ayakkabılarımın yanında duruyordu bu sırada. Gerçekten bok gibi bir gün geçiriyordum. Histerik bir kahkaha atarak elini çekiştirdim. "Ben delirmeden gidelim." Ensemden bütün vücuduma yayılan bir ağırlık vardı. Gözlerim kapanmak için direniyor, bedenim kalan son enerjimle ayakta kalmaya çalışıyordu. Aşırı yorgun ve uykusuzdum. Uzun zamandır bir şey yememiştim. Bütün bunlar düşünmeme ve herhangi bir şey hissetmeme engel oluyordu.

Elimi işe yaramayacağını bilsem de başımın üzerine siper ettim ve adımlarına ayak uydurmaya çalıştım. Elimi sıkıca tutuyordu ve birkaç adımda bir beni kontrol etmek adına arkasına bakıyordu.

remord | lee knowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin