M-1

819 37 8
                                    

🧁*🦁

Yüzüme vuran güneş ışınları birkaç kez gözlerimi kırpıştırmama neden oluyordu. Elimle güneşe karşı gölge yaparken yanımdaki telefonu kaldırarak saate baktım. 07.20

Bedenimi esneterek yataktan kalktığımda ağzım da hala esnemeye devam ediyordu. Kasım ayının içindeydik. Havalar hem açık hem kapalı gidiyordu. Ayaklarımı banyoya doğru sürerek rutin işlerimi tamamlamaya çalıştım. Saçlarımı dağınık bir topuz yaptıktan sonra mutfağa yöneldim. Kendime ait mütevazı bir dairede tek başına yaşıyordum. Annem ve babamı buna ikna etmek bir hayli zor olsa da özgürlüğü yakalayabilmek hoşuma gidiyordu. Bunu 25 yaşında yakalamış olsam bile şükrediyordum.

İnsanların nefret ettiği saatte uyanmak benim için keyif vericiydi. Kimsenin keşfetmediği özel bir zaman diliminde yaşıyordum sanki. Kendime vakit ayırmayı seviyordum. Bu yüzden dolaptan çıkardığım meyve ve sebzeleri tek tek blender'a atmaya başladım. Kendi kendime şarkı mırıldanmayı bir kenara bırakıp telefonumu elime aldım. Kısık ses ayarında bir şarkıyı açtıktan sonra hazır olan içeceğimi bardağa döktüm.

Birkaç yudumda bitirdiğim bardağı lavaboya bıraktıktan sonra üzerimi değişmek için odama doğru yol aldım. Üniversiteden Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünü İngilizce okuyarak mezun olalı yıllar oluyordu. İlk zamanlar kendimi yurtdışına atmış orada bir yıl çalıştıktan sonra Türkiye'ye dönmüştüm. Çeşitli yerlerde staj yapma imkânım olmuştu. Bunun yanında yurtdışı tecrübem cv'min hayli kabarık olmasına katkı sağlıyordu. İki yıl Türkiye'de iyi şeflerle bir arada bulunduktan sonra çalışmaya ara vermiştim.

Yemek yapmak en büyük tutkum olabilirdi. Çalışma hayatım boyunca şeflerimden ve çalıştığım farklı mutfaklardan çok şey öğrenmiştim. Bu yüzden sabahları uyanıp soluğu mutfakta almak bana huzur veriyordu. Kendi kendime pratik yapmayı seviyordum. Kendi restoranımı açmaya henüz cesaret edemiyordum.

Mermer mutfak tezgahıma yaslanıp reçetelerimin toplandığı deri defteri ve kalemi elime aldım. Soslar hakkında aldığım notları okurken vişneyi daire içine aldım. Vişne kesinlikle ete yakışıyordu. Sirkenin altını çizerek yanına eklemeler yaptım. Sirke oranı bir sonraki sefer kesinlikle azaltılmalıydı. 

Ben deftere notlar alıp çizmeye devam ederken telefonumdaki bildirim seslerinin artmasıyla birlikte başımı kaldırdım. Sırtım ağrımıştı. Boynumu iki yana yatırarak esnetmeye çalıştım. Gelen mesajları okurken yüzümde tebessüm oluşmuştu.

"Günaydın (Sana günaydın yok Koray)"

"Uyuyor musun hala Masal? Ya benimki de soru mu kesin ben beşinci rüyamdayken sen kahvaltını yapmışsındır."

"Kızım bildirim sesinden kafamı.... Neyse anladın sen..."

Mesajlara tek tek dönmek yerine görüntülü grup araması başlattım. Koray'ın yüzünün yarısı hala yastıktayken Yağmur makyajını yapıyordu.

"Günaydın aşklarım bebeklerim her şeylerim..."

"Aradığınız Koray'a şu anda ulaşılamıyor...Bipbipbip."

Koray'ın söylediklerine sesli bir kahkaha bırakmıştım.

"Kahvaltı yapmadım ya. Bana gelsenize ne olur?"

"Hiçbir şey beni yataktan kaldıramaz Masal. Kusura bakma uyuyacağım."

"Ben gelirim yavru kuşum. Hem anlatacağım şeyler var."

MasalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin