13.BÖLÜM

1.8K 85 25
                                    



Korku, insanın en zayıf anların kabusudur. içinde öyle bir yayılır ki insana kendini çaresiz hissettirir.

yaşadığım şeyde tam olarak buydu şu an. korkuyordum hem de çok korkuyordum ve çaresizdim.

kıraç önümde diz çöktüğünde gözümden bir damla yaş düştü. "evine hoş geldin kayra "dediğinde sırıtıyordu. gözleri psikopatça bakıyordu ya da delice. bu içimi ürpertti.

nefesim soluk borumda kaldığını hissettim bir an. "lütfen bırak beni "dediğimde birden arkamdan tutuğu saçlarımı geriye çektiğinde canım acıdı,  dudaklarımdan acı bir nida döküldü.

"sana ne demiştim hatırlıyor musun "dediğinde gözümden bir damla yaş düştü.

"bana ihanet edersen canını çok fazla yakarım bunun bedelini ödersin "dedi. saçlarımı bıraktı fakat bu sefer çenemi sert bir şekilde tutarak yüzüne bakmama zorladı.

"önce yaptığın hatanın bedelini ödeyeceksin sonra da seninle birlikte buradan gideceğiz çok uzaklara kimsenin bizi bulamayacağı bir yere mutlu bir şekilde yaşayacağız " dediğinde kalbim kasıldı.

"lütfen bırak beni bırak "dediğimde ayağa kalktı. "bırakmam seni....seni ancak ölürsem bırakırım "dediğinde gözlerimi kapattığımda farkında olmadan gözlerimden yaşlar geliyordu.

kendimi çok çaresiz ve yalnız hissediyordum. "şimdi sen burada uslu uslu dur ben de sana ne ceza vereceğimi düşünüp geleceğim "dedi siyah kapıyı açtığında gri bir koridor gördüm.

kapıyı kapattığında buranın bir ev olduğunu anladım. bağırsam bile kimse beni duyamazdı ki.

çaresiz ve yorgunca gözlerimi kapattığımda sadece birilerinin beni bulmasını beklemekten başka çarem yoktu.


Hapishaneden çıkan servet vakit kaybetmeden emniyet merkezine gittiğinde yolda arif ve tanıdığı üst mevkilerden insanlar ile konuşuyor kıraç denen o savcı bozuntusu ile ilgili bilgi alıyordu.

yaşadığı yer onun hakkında her şey!

emniyete geldiğinde hiç beklemeden içeri girdiğinde kapıda onu bekleyen ve başını eğmiş arifin yanına gitti.

"emanetini koruyamadım kardeşim "dediğinde sesi üzgün çıkıyordu. servet ne kadar sinirli olsa da arifin bir sucu olmadığını bildiği için elini omuzuna atarak hafifçe sıktı.

"senin bir suçun yok kardeş ama o piç kurusunu bulduğumda var ya hiç te iyi olmayacaktı" servet onu yakaladığı yerde kıraçı bin parçaya bölecekti.

polisler ve mirler ile konuştuktan sonra her yerde kıraç ve kayra için arama emri çıkartıları için polisler görev üstündeydi.

emniyetten çıkan arif ve servet arabaya bindiklerinde telefonu çalan servet aramayı yanıtladı. "abi galiba bulduk son mobesa kamerasında görünüyorlar "dedi hattın ucundaki adam adresi verdiğinde vakit kaybetmeden adrese doğru yolla çıktılar.

kaşları çatık servet direksiyonu tutarken "seni gebertmez miyim piç kurusu "küfür ederek daha hızlı sürmeye başladı.


Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama kapı açıldığında başımı kaldırdım. içeri elinde bir pense ile içeri giren adamın suratına  korkulu gözler ile ona bakarken bana doğru sırıtarak yaklaştı.

"cezanı çekmeye hazır mısın "dediğinde gözlerimden yaşlar geliyordu. başımı iki yana sallayarak "yapma yalvarırım bırak beni "dediğimde sesim titriyordu.

"cezanı çekmelisin ki uslu bir çocuk olabilirsin demi benim güzel güzel fahişem "dediğinde kendimi çok çaresiz hissediyordum. hıçkırarak ağlarken yanıma gelip diz çökerek "önce ayak parmaklarından başlayacağım sonra ellerin "dediğinde gözlerimi kapattım. neden benim başıma geliyordu bunlar.

ayaklarımdaki halatları çözdüğünde reflex ile ona tekme attığımda gözlerimi korku ile açarken yere düştüğünde gözlerindeki öfkeyi şahit oldu. penseyi yere bırakarak ayağa kalkıp üstüme geldi.

yanağımda hissettiğim tokat ile başım yana savrulduğun gözlerimden daha çok yaşlar gelmeye başladı.

"seni kaltak sen bundan anlıyorsun "tokat atmaya devam ederken canım çok yanıyordu birden kapı açıldığında içeri giren tanıdık sima ile bakışlarım oraya dönerken servet kıraçın bana kaldırdığı elini tutuğu gibi ona yumruk atarak duvara fırlatarak " sen nasıl ona el kaldırırsın it oğlu it" servet kıraçı odanın köşesinde döverken yanıma gelen arif ağlayan suratıma bakarken ipleri çözerken " kayra iyi misin "dediğinde daha çok ağladım. yüzünü buruşturarak "benim ki de soru piç evladı "diye kaşlarını çatarak kıraça küfür ederken ellerimdeki ipleri çözdü. "servet sen kayra ile ilgilen "dediğinde servet başını kaldırarak bana baktı. arif kıraçı tutuğu gibi dışarı çıkarttığında servet yanıma geldi. beni kucağına alarak ayağa kalktı.

"canın çok yanıyor mu oğlum "dediğinde daha çok ağladım. "o pezevenk dölü beni ölmekten beter etmesem bana da servet demesinler "dedi. evden çıkarken kapının önündeki siyah arabanın arkası koltuğa bindiğinde kucağında duruyordum.

"tamam yavrum geçti yanındayım "dedi. saçlarımı okşadı. "sana dokunmaktan kıyamadığım canını nasıl yakar piç dölü "dedi çenemi canımı acıtmayacak şekilde kaldırdığında ona bakıyordum.

"önce hastane gidelim yaralarına baksınlar "dediğinde ona dolu gözler ile bakıyordum "kurban olurum senin o dolu gözlerine "dedi bana bakarken.

sürücü koltuğuna binen arif ile servet ona baktı "şerefsizi paketledik çocuklar mekana götürüyor "dediğinde servet kaşlarını çatarak "önce hastaneye gideceğiz onunla daha çok işim var "dediğinde arif başını sallayarak arabayı çalıştırdığında bana göz ucuyla üzülerek baktı. başımı servetin göğüsüne yasladım kafamı beni korumak ister gibi sımsıkı sardı etrafımı.


**********************************************************

BOL YORUM BEKLİYORUM ONA GÖRE HADİ BAKALIM. ZOR BİR BÖLÜMDÜ EMEĞER SAYGI.

PAMUK PRENS-BXBWhere stories live. Discover now