Bölüm-41- Kaza...

2.6K 334 55
                                    

Keyifli Okumalar... 🍀🍀💫💫

Yaşamımız ne kadar çabalasak da akıp gitmeye devam eder. Günler günleri kovalar ve her günle biraz daha büyür, biraz daha ölüme yaklaşırız. Nefes aldığımız her saniye ölümle aramızdaki mesafe kısalır. Ancak insanoğlu bunun farkında olmadan yaşamaya devam eder. Zaten yaşayabilmemizin en büyük sebebi de bu unutkanlığımızdır. Unutamazsak yaşayamayız. Yaşam, insanoğlu unutkan olduğu için çekilir bir hâldedir. Yoksa yaşanan acılar, mutsuzluklar, kayıplar bir ömrü insana zehir eder. Yavaş yavaş insanı tüketir.

Pınar, acı içinde geçen yıllarını zaman zaman unutuyor ya da artık üstesinden gelebiliyordu. Bazı zamanlarda gözlerinin içine kadar gülerken zihni o anılardan arınmış oluyordu. Bu unutkanlık mıydı yoksa başka bir şey miydi önemli değildi. Önemli olan o günleri atlatmış olmasıydı. Şimdi aynada gördüğü Pınar bambaşka birisiydi. Renkli kıyafetler giyen, evli, üniversite sınavını başarıyla tamamlayan bir kadındı.

Bitti artık dediği noktada tekrar ayağa kalkmıştı. Eskisinden daha kuvvetli, daha sağlam... Acılar kimi zaman insana diz çöktürür. Ciğerimiz gözyaşlarından boğulur, kalbimiz acının ağırlığı altında ezilir. Gözlerimiz yaşların ağırlığını taşıyamaz, boğazımız tıkanır ve bedenimiz bu amansız acıyla iki büklüm olur. Ölüyoruz dediğim hâlde yaşamaya devam eder ve her gün daha da ölürüz. Acı insanı çıkışı olmayan bir labirentin içerisine hapseder. O labirente girdiğimiz noktadan çıkmamız gerekir ancak çoğu zaman bunu yapmaya gücümüz yetmez. Fakat Pınar, her daim yanında olan Savaş'tan güç alarak kendi labirentinden çıkmıştı. Aylar süren seanslarından sonra artık çok daha iyiydi. Tamamen iyi olması hiçbir zaman mümkün değildi, yaralar her ne kadar iyileşmiş olsa da izlerini geride bırakmıştı. Fakat önemli değildi, Pınar o izlerle de barışmayı öğrenmişti. İzlerine bakarken artık ağlamıyor, bir köşeye sığınmıyordu. Kendisiyle gurur duyduğu bir hayat yaşamaya başlamıştı.

Birkaç gün sonra evliliklerinin bir yılını geride bırakacaklardı ve Pınar geriye dönüp baktığında bir yılının daha önce yaşadığı yirmi beş yıldan daha da dolu dolu geçtiğini görüyordu. Evlenmiş, iyileşmiş, üniversite sınavına girmişti. Yeni yerler keşfetmiş, arkadaşlar edinmiş, tek başına yürüyüşler yapmış, korkularını cesaretiyle boğmuştu. Kısaca, daha önce hiç yaşamadığı kadar yaşamıştı. Bu süreçte ağladığı, korktuğu, yataktan çıkmadığı zamanlar da olmuştu ancak her seferinde daha iyi geri kalkmıştı. Yaşamın zikzaklı yollarına alışmıştı.

"Pınar, hadi güzelim!"

Savaş'ın bağırışıyla Pınar elindeki termosun kapağını hızlıca kapattı ve dökülmemesi için dikkatli bir şekilde elindeki büyük çantaya yerleştirdi. Mutfaktan çıkmadan önce son kez hızlıca etrafa bakındı ve her şeyi düzenli olduğunu görünce içi rahat bir şekilde arkasını dönüp dış kapıya doğru ilerledi. Arabanın kaputuna yaslanmış çatık kaşlarla sabrının dolduğunu gösteren Savaş'ı görünce onunla ters gitmek yerine kocaman gülümsedi ve kapıyı kilitleyip yanına gitti.

"Sadece birkaç günlüğüne tatile gideceğiz ama sen iki gündür toparlanamadın."

"Söylenmeye devam edecek misin?"

"Planlarımıza göre bir saat önce yola çıkmış olmalıydık ama biz hâlâ evin önündeyiz."

"Ne var yani bir saat geç çıkınca yollar mı kaçacak? Hazırlığım ancak bitti. Hem baksana çok güzel olmamış mıyım?"

Üzerine giydiği bebe mavisi yazlık elbisesini göstermek için kendi çevresinde dönüp Savaş'a baktığında onun çatık kaşlarının yumuşadığını ve dudaklarının güzel bir gülümsemeyle yukarı kıvrıldığını gördü. Az önceki sinirli hâlinden eser kalmayarak beline sarılan adama karşı Pınar iyice yumuşak olup boşta olan elini Savaş'ın tişörtüne koydu.

BİR ADIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin