Aralarındaki hararetli konuşmaya böylece son verdiler. Seslerinden genç olduğu belli olan iki kadını, siyah tül perdelerin arkasında belli belirsiz görüyordum. Tek kelime etmeden odanın içinde sessiz adımlarla yürüyor, kapıyı açıp kapatarak bir şeyler getiriyorlardı. Yanan şöminenin tam önünde içlerinden biri durdu ve tül perdenin arkasında saklandığımı düşündüğüm sırada beni gördü. Onunla göz göze geldiğimizi normal şartlarda fark edemezdim ama o ateş gibi parlayan kızıl gözler pürdikkat beni izliyordu. Diğeri de onun yanına gelip beni izlemeye başladığında tenim korkuyla ürperdi. Onları duyduğumu biliyor olmalıydılar ve daha kötüsü aralarındaki konuşmayı duymuş olmamdı.

Uyuyakalmadan önce onun bana olan sözleri kulağımda yankılanıyordu. Bay Midnight ya da Diablo dedikleri o korkunç canavarın benimle ilgili planları vardı.

Tıpkı onlar gibi, Diablo beni de o çirkin canavarlardan birine dönüştürecekti. Beni, aşk sözleri ve şehvetle baştan çıkarıp tuzağa düşürmüştü. Bir yaratık, bir ucube, bir katil olabilmem için... Midem bir anda çalkalanmaya başladı, kusacakmış gibi hissediyordum. Buz kesen ellerimi kendimi örtmek istercesine göğsümün üstüne götürdüm. Aptal biri değildim, pekâlâ şu ana kadar aptalca davranmış olsam da gördüklerim zihnimde bir şeylerin belirmesini sağlayacak kadar yeterliydi. Onlar bu dünyaya ait olmayan karanlık varlıklardı. Öldürmekten ve kan dökmekten korkmayan bu günahkârlar, ya bir vampir ya da bir şeytan olmalıydı. Romanlarda okuyup filmlerde izlediğimiz gibi, heyecan ve tutkuyla bağımlısı olduğumuz o çekici karakterlerin gerçek olabileceğine ihtimal vermezdim. Arkadaşlarımı öldüren, oradaki insanların canını hiçe sayıp barı ateşe veren bu varlıklarla aynı odadaydım. Üstelik onlardan birine dönüştürülmek üzereydim. Neden seçildiğimi, neden kaçırıldığımı, neden öldürülmek yerine hayatımın korunduğunu bile bilmiyordum. İlişki yaşadığım ucubenin yanına gözlerimi bağlayıp gidecek kadar cesur oluşuma hayret ediyordum. Peki neden buluşmalarımızda bana saldırmamıştı? Ona ettiğim onca hakaret ve suçlamaya hangi sebeple susup sabretmişti. Dün gece, Bay Midnight'ın ya da bahsettikleri adıyla Efendi Diablo'nun kollarının arasında kendimden geçmiş bir şekilde, huzurla uyumuştum. Acı içinde kıvrandığım yaranın sızısını hatırlayarak bir elimi karın boşluğuma doğru indirip tenime dokundum. Beni izleyen gözlere aldırmadan yarayı kontrol ederken hiçbir ize rastlamadım. O keskin acı ortadan kaybolmuştu, tıpkı yaranın da tamamen ortadan kaybolduğu gibi. Tenim pürüzsüzdü, yaraya dair küçücük bir kabuk bile yoktu. Bana iyileşmem için her ne verdiyse, bunda başarılı olduğu kesindi. Tüm bunları hangi sebeple yaptığını bir türlü anlayamıyordum. Sahip olduğu bu gizemli, karanlık dünya benim için tam bir bilinmezlikti. Belki de bu denli kolay kandırılmamın nedeni, gizemli bir adamın büyüsüne kapılacak kadar toy ve heyecan peşinde olmamdı. Burada bana bir şey olacağı çok belliydi. Tek başımaydım, etrafımda güveneceğim hiç kimse yoktu. Kalbim korkuyla sıkıştı. Esir tutulduğum bu yer, her neredeysem, içerisi sayısını bilmediğim canavarlarla dolu olmalıydı.

Canavarlardan birinin üzerime saldırıp boynumu parçalaması an meselesi olabilirdi. Kanımı içmek ya da etimi çiğnemek, o iğrenç olasılıklardan biri bile üstüme atlamaları için yeterliydi.

Ancak kafamı karıştırmak istercesine iki kadın da sağ ellerini birer yumruk yapıp kalplerinin üzerine koyarak önümde eğildiler ve bir ağızdan, ''Diosa, hizmetinizdeyiz.'' dediler.

Diosa, onun bana seslenme biçimiydi. Tül perdeye rağmen tüm çıplaklığım ile karşılarında, öylece donakalmış bir hâlde onlara bakıyordum. Buradaki her şey benim için bir aldatmacadan ve tuzaktan ibaretti. Benden gerçekleşmesini bekledikleri şey her ne ise çok önemli olmalıydı. Başından beri kurallarını belirlemediğim bir oyunun içindeydim. Mesajlaşmalar, güller, göz bağı ve gizemli bir adam... Beni oyuna dahil etmek için seçilmiş kusursuz birer araçtılar. İlgimi çekmek, güvenimi kazanmak neye yarardı bilmiyordum ama belli ki onun kurduğu bu pis, tuzak dolu oyun henüz bitmemişti. Burada, avucunun içinde bile olmam yeterli değildi. Daha fazlasını istiyor olmalıydı.

GECEYARISI TANRISI: DIABLOWhere stories live. Discover now