21. Bölüm

3.1K 247 26
                                    

Okumaya başlamadan oy verelim mi? ^^

Satır aralarında görüşmek üzere <3


Keyifli Okumalar...


...


Şirin dalgın gözlerle bahçeyi izliyordu. Cihangir'in dövüş kulübünü alalı tam bir hafta geçmişti. Ozan sponsor olmaktan vazgeçip direkt kulübü satın almıştı. Şirin'in işine gelmesi gerekiyordu ama gelmiyordu. Daha doğrusu belki de gelemiyordu. Annesini, eski günleri, Sevil'i ve diğer herkesi çok özlemişti Şirin.

Gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü. Sevil'le babası yüzünden irtibatı kesmek zorunda kalmıştı. Onun canını yakmasın diye. Aklındaydı sürekli. Ne yaptığı? Nasıl olduğu? Hepsini merak ediyor, deli gibi öğrenmek istiyordu. Ama karşısına çıkmaya öyle çok korkuyordu ki. Arkadaşının yanında olmasını ne çok isterdi... Hıçkırdı.

O hıçkırık bir bitişin başlangıcı gibiydi. Güçlü durmaktan, durmaya çalışmaktan çok yorulmuştu. İkinci bir hıçkırık kaçtı dudaklarından keşke eskisi gibi olsaydı herşey... Keşke bütün bunlar hiç yaşanmamış olsaydı. Neden yaşandığını bile bilmediği her şey yaşanmasaydı işte!

Düştü Şirin.

İki dizinin üzerine düşüp ağlamaya başladı. Annenin yanındaydı, onun yamancında ki pencereydi ve yine ona yetişemeden düşmüştü. "Anne," Dedi hıçkırıkları arasında. "Canım çok yanıyor anne!" Diye haykırdı. "Abim yok, sen yoksun... Hiç kimse yok." Cümlelerini kurarken kalkmak istedi. Kalkıp annesine sımsıkı sarılmak istedi. Her şey bitsin istedi. Annesi uyansın o lanet cihaz annesi uyandığı an sussun bir daha çalmasın istedi.

"Anne." Dedim hıçkırarak. Sanki beni duyacak gibi. "Anne ne olur uyan." Yalvarıyordu Şirin. Çünkü başka çaresi kalmamıştı artık. Başka dileyecek hiçbir şeyi kalmamıştı. "Anne, uyan sana ihtiyacım var." Derken kalktı yerinden. Annesinin ellerine, saçlarına milyonlarca öpücük bıraktı. "Lütfen..." Derken geri çekildi. O anda gözünden akan bir damla yaş Seyhan'ın kalbinin üzerine düştü. Kızını hissetmiş gibi nabzı anlık artı ve yeniden stabil hale geldi. Şirin bunu fark etmedi. Edilemeyecek kadar da kısaydı o an zaten ama fark etseydi yeniden umut ederdi belki de.

Annesine son kez sarılıp evden çıktı. Arabası hazırlanmıştı. Üzerinde ince beyaz bir elbise vardı. Hava kapalıydı. Yağmur yağacak gibiydi. "Şirin Hanım fırtına çıkacakmış efendim içeri dönmeniz sizin için daha iyi." Adama baktı Şirin. "Ozan'a gidiyorum." Diyerek bindi arabasına. Bir de onların peşine düşmesiyle uğraşamazdı. Yalan söylemişti Şirin. Arabasını çalıştırıp yola koyulduğu zaman yine aynı noktadaydı.

Bilinmezin içindeydi.

Cihangir'i üzmek, onun karşısında gövde gösterisi yapmak güzel olacaktı değil mi? Olmadı. Şirin'e bakmaması, baktığındaysa duygusuzca bakması canını yaktı Şirin'in. Bu kadar yok muydu ona? Bu kadar mı silinmişti? Peki Şirin? O neden çabalıyordu? Neye çabalıyordu?

Yol akarken aklına Sevil'le yollarını ayırmak zorunda kaldığı o gün geldi.


"Sevil." Dedi Şirin kollarını arkadaşının boynuna dolarken. "Çok özledim seni." Dedi hıçkırarak. Karnında keskin bir acı vardı. Eli, yüzü mosmordu. Babasının sözünü dinlemediği için darp edilmişti ama yine de vazgeçmeden arkadaşına gelmişti. "Şirin." Diyen Sevil arkadaşına sımsıkı sarıldığında elinin, kolunun yüzünün, hali genç kadının içini acıtmıştı. "Ben," Dediğinde Şirin daha sıkı sarıldı.

Vurgun (Tamamlandı)Where stories live. Discover now