part seven

31 3 2
                                    

Ten's mouth

İçimde yaşadığım hisler karmakarışıktı. Bir tarafımda mutluluktan çiçekler açıyor, diğer tarafım da açan çiçekleri teker teker yangına veriyordu.

Taeyong da çantasını aldı.

Ten: "Nereye gidiyoruz peki?"

Taeyong: "Gidince görürsün"

Okuldan yeni çıkmıştık, diğerleri çoktan ilerlemişti.
Taeyong eve gittiğimiz yolun tam tersine ilerliyordu. Biraz da hızlı yürüyordu, uzun olan bacaklarının hakkını vererek.

Ten: "Biraz yavaş ol Taeyoongg"

Taeyong: "Ben hızlı değilim Tennie, sen çok yavaşsın."

Çok çok hızlı yürüdüğü için beni biraz gerisinde bırakmıştı.
Yanına ulaşmam için bekledi.
Yanına tam ulaştığımda kolunu omzuma atıp çok daha yavaş bir şekilde yürüdü.
Omzumdaki kolunda elimi gezdirerek sonunda elimi eliyle buluşturdum.
Elini tutmamla başını yürüyor olduğumuz yoldan çevirip yüzüme çevirdi.

Ani birşey yaptığımı düşündüm, tedirginlikle elimi elinden yavaşça çekerken o daha da sıkı bir şekilde tutmuştu elimi...

Yine farklı bir ortam oluşmuştu.
Sanırım o da benim ona karşı hissettiklerimi benim için hissediyordu.
Keşke öyle olsaydı diye iç
geçirdim.
Aslında bu şehre gelirken böyle hislere kapılmayı hayal bile etmemiştim, edememiştim.

Taeyong beni bir sahile getirdi,
gün batımı yaklaştığı için çok güzel gözüküyordu deniz.
Diğer sahillerden farklı olarak çok ıssızdı. Kimseler yoktu.
Sadece bazen yanımızdan birkaç kişi geçip gidiyordu.

Kumlara oturup benim de yanına oturmam için eliyle işaret etti.
Yanında yerimi aldım.
Sessizdi Taeyong.
Biraz önceki gibi konuşkan değildi.
Ne olmuştu da birden durgunlaşmıştı ki?
Bir süre oturup dalgalarıyla kumları ıslatan denizi izledik.

Taeyong: "Yalnız kalmak istediğim zaman hep buraya gelirim.
Belki senin de ihtiyacın olur diye düşündüm.
İçindekileri kimseye anlatamadığın zaman gelip denize anlatabilirsin.
O seni suçlamadan dinler, anlar ama sesini çıkaramaz.
Dalgalarıyla birlikte eşlik eder konuşmana."

Ten: "Denize anlatmama gerek yok Taeyong.
Artık senin gibi birine sahibim.
Ayrıca iç güzelliği fazlasıyla dış görünüşüne yansımış biri bu kişi.
Ama bence kendinin ne kadar güzel güldüğünün farkında değil, bu yüzden sürekli üzgün görünüyor"

Dediğimle birlikte güneşin vurmasıyla daha da parlak gözüken gözlerle bana baktı.

Gözleri gözlerimle buluşunca yine kıpır kıpır oldu tüm vücudum.
O yorgun ama parlak gözleri beni o kadar etkiliyordu ki,
o an o ne istese yapabilirdim.

Taeyong: "Kısa zamanda beni bu kadar iyi anlıyor olmana aşık olmuş olabilirim"

İçimden ben direkt sana aşığım demek gelse de diyemedim.
Daha yeni tanışsak da iyi geliyorduk birbirimize.
Çabuk ısınmıştım ona. Çünkü o da tıpkı benim gibiydi.
Mutlu olmak isteyen ama her mutluluğunun önüne bir engel çıkan biri gibi..

Ten: "O zaman bu akşam bendesin, seni daha fazla tanımak isterim. Belki ben de senin beni anlamana aşık olabilirim bu sayede, ne dersin?"

Taeyong: "Reddetmem imkansız"

Gülümsememle gülümsemesini sundu.
Sanki uzak olmamız artık yoruyodu beni. Yanımda olmasa bile hep aklımda oluyordu.
Seni seviyorum, senden hoşlanıyorum demeye cesaretim yoktu belki ama bunu belli etmemek git gide imkansızlaşıyordu benim için.

Taeten | White on BlackWhere stories live. Discover now