true people sufficient time

193 25 53
                                    

dün kendimi çağırttığım motor sürüşü için hazırlanmıştım. siyah pantolonum ve kazağımla gayet iyi gözüküyordum. yüzüme hafif bir makyaj yapmıştım. belki bozulacaktı ama yine de ilk olarak güzel gözükmemin bir önemi olurdu.

bu sefer yüzünü bana gösterecek miydi? şahsen sadece gözlerinden bu kadar etkilendiysem, kendisinden hayli hayli etkilenirdim. umarım yüzünü görebilirdim.

abimin çıkarken "aramalarıma cevap ver." uyarılarını dikkate alarak evden çıktım.

siyah motoruyla evin önünde bekliyordu. telefonundan bir şeyler kurcalıyor gibiydi. lacivert sweatshirti, gri eşorftmanı ve beyaz ayakkabılarıyla dünden çok farklı bir kombinle karşımdaydı. dünde efsane gözükse de bugün ki kıyafetleri daha çok hoşuma gitmişti.

geldiğimi belli etmek için boğazımı temizlediğimde bana döndü. gözlerinin içi gülüyordu sanki. konuşmasa veya yüzünü göstermese de olabileceğini düşündüm. gözleri bütün duygularını anlatabiliyordu. kim dedi gözler konuşamaz diye?

"selam, biraz kendimi zorla davet ettirmiş gibi oldum." "sen istemesen de seni çağırmak isterdim." kaskı alıp kafama takmadan önce saçlarımı karıştırdı. dağıttığı saçlarımı düzeltmeden kaskı kafama geçirdi. "atla, kaçırıyorum seni."

arkasına binip bir şey demeden sarıldım ona. o da sarılmamdan rahatsız değil gibiydi. motoru çalıştırıp gitmeye başladık. gözlerimi kapatıp eğer dün yanıma gelmeseydi ne olurdu diye düşünmeye başladım. aptalca bir düşünce olsa da bunu merak ediyordum.

durmamızla gözlerimi açtım. ricky motordan indi. "bir şeyler alacağım. sende ister misin?" "tabii ki olur. kendine ne alırsan."

kaskını yine çıkarmamıştı. üstelemeyecektim, ne zaman isterse o zaman gösterirdi.

motorun önünde abimle yazışırken bir ses duydum. ricky olmadığına emindim. hem yeni gitmişti, hemde ses tonları benzemiyordu.

"selam güzellik." kafamı kaldırmadan telefona bakmaya devam ettim. kafamı kaldırsam her şey daha kötüye sarabilirdi. "sana diyorum baksana." belimi kavrarken konuşmuştu.

ondan uzaklaşıp farklı bir yere gittim. "bakmak istemiyorum. uzaklaşır mısın?" yine yüzüne bakmadan konuşmuştum. "sürtük olduğun belli, kaça geliyorsun?" iğrenç laflarını duymamla başımı kaldırdım. gözlerim kararmış gibiydi, kimseyi görmüyordum. elini baldırıma getirip okşamaya başladı. yüzündeki o iğrenç sırıtıştan kurtulmak için yüzünün ortasına yumruğumu geçirdim.

burnunu tutarak yere eğilmesiyle saçından tuttum. "sen ne sanıyosun lan beni? orospu mu sandın? bana böyle laflar sarfedemezsin!" ricky yanıma gelmişti. kolumdan tutup beni çekiyordu. bırakmaya niyetim yoktu. yakasından tutup kasığına tekmeyi geçirdim.

adamın yere düşmesiyle ricky'de kolumu bırakmıştı. yaptığı imalardan rahatsız olduğum için gözlerim dolmuştu. farkedip ne olduğunu bile sormadan sardı beni. tuttuğum göz yaşlarımı bıraktım. saçlarımı okşayıp sakinleşmemi sağladı. "ne oldu? neler dedi sana?" "bana dokundu, bildiğin herkesin altına yatan birisiymişim gibi konuştu. sinirlenince yumruğu geçirdim suratına." sırtımda birleştirdiği ellerini yumruk yapmıştı. sıktığı ellerini bırakıp sırtımı sıvazladı. "tamam, sakin ol. gidelim buradan." başımı sallayıp motora geri bindim. daha sıkı sarılmamla elimi tuttu. "yıldızları seyretmeye gideceğiz." bu sefer başımı omzuna değil boynuna yasladım. huylandığını söylese çekilirdim.

ricky, ne kadar yüzünü görmesem de kendisini tam olarak tanımasam da belirsiz bir güven veriyordu. asla kötü biri olduğunu düşünmüyordum. eğer öyle biri çıkarsa yaşayacağım kırgınlık ve çöküşü düşünemiyordum.

ama şuan bunları düşünmenin ne yeri ne zamanıydı. tek düşündüğüm şey sarıldığım bedenin bana hissettirdiği huzur ve güvendi.

-

salla kazan 2 gbi harcamaya calisirken kizlar

moth to a flame/gyurickyWhere stories live. Discover now