13. ÇETİN SAVAŞ

291 31 2
                                    

Bazı sebeplerden dolayı kitabın adını Makyavel olarak değiştirdim. Ve geç kaldığım için çok üzgünüm. Motivasyon bulamamak kendim için kötü bir araya sebep oldu. Elimden geldiğince çabalıyorum ama bazen o girişim başlatılamıyor. Dolan bir ay sonrasında bugün yükselen bir istekle bölüme başladım ve bitirdim. Öyle... Umarım beğenirsiniz. 

⋘⋙

Bu hayatta suçlu değilseniz, muhtemelen suçlusunuzdur ve suçtan kaçanların çelme takmadan koşacaklarını düşünmek de bir aptallığın eseridir

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bu hayatta suçlu değilseniz, muhtemelen suçlusunuzdur ve suçtan kaçanların çelme takmadan koşacaklarını düşünmek de bir aptallığın eseridir.

Gün gelecek, tüm doğrular büyük bir yağmalamayla yerini yanlışlara bırakacak sanıyordum. Kötü olabilmemiz için çetin bir savaş verilecek ve gözlerimizi kara bulutlar kapladığında en azından bize bunlar yapıldı diyerek muhtelif bahaneler üretebilecektik. Fakat kimseyi kandırabilecek kadar güçlü olmadık. Biz en zayıftık.

Benim zayıflığım yanlış kullandığım güvenimden geliyordu ama güvenmek doğuştansa bir şeyi de sonradan muhakkak kazanmamız gerekiyordu: Şüphe.

Ve şüphe beni sonu olmayan bir insana çevirecekti.

Kollarımdan tutan polislerin eşliğinde giderken Erkin arkamdan gelmiş, arkadaşı Nihat'a sesini duyurmaya çalışıyordu ama bağırsa da bunu gerçekleştiremezdi çünkü Nihat da yapması gerekeni yapıyordu, bu yüzden ben kimseye ses etmiyordum.

"Nihat saçmalamayın, sen bunun için mi geldin buraya? Oğlum ben seni neden çağırdım, hatırlasana!"

"Erkin yapabileceğim bir şey yok!"

Evin önündeki polis aracının önüne gelmiştik. Diğer memur kapıyı açıp binmeme yardımcı olurken Erkin yorgun ve endişeli gözlerini bana çevirdi. Bu sefer aceleci adımlarla yanıma gelmişti. Sessizliğim ona ne anlatıyordu bilmiyordum ama ben şu kısa zaman içinde çok yorulmuştum. Tepki verebileceğim herhangi bir durum kalmamıştı... Bu yüzden kıpırtısız dudaklarım, artık titremeyi bile unutmuş gözlerimle ona döndüm.

Elini yanağıma koyup "Geleceğim Ahsen," dedi mırıltıyla. "Arkanızdayım, tamam mı?"

Kuru dudaklarımı aralayıp içerde yapışmış kalmış dilimi hareket ettirerek konuşmaya çalıştım. Sesim epey pürüzlü çıkmıştı, öksürerek bunu düzeltmedim bile. "Tamam."

"Elimden bir şey gelmiyor şimdilik, prosedürü işliyorlar ama bir yanlışlık olduğu anlaşılacak."

"Umarım..." Sonra utanç içinde bakışlarımı önüme çevirdim. Nihat da üstüme eğilen Erkin'i omzundan geriye çekti uyarıyla. "Tamam biraz müsaade et artık."

"Bırak lan!" Erkin bana yansıttığı metaneti başkalarına karşı koruyamıyordu, çabucak kaybediyordu. Bedenini savurup geri geri giderken epey kötü bakmıştı arkadaşına. Sıktığı belli olan çenesini hareket ettirip başka şeyler söylerken üstüme kapatılan kapıyla onun ne dediğini duyamamaya başladım.

MAKYAVELWhere stories live. Discover now