15. KAÇIŞ

216 26 3
                                    

⋘⋙

Gözlerimi açtığımda nerede olduğumu anlayabilecek durumda değildim, tıkanmış kulaklarım herhangi bir şeyi duymama yardımcı olmuyordu. Öyle ki üstümüze çöken karanlıktan değil bulanık bir şeyden dolayı hiçbir şey göremiyordum. Ağrıyan boynumu kaldırıp kısık gözlerle etrafa bakındım. Sanki birbirine geçmiş gibi olan kirpiklerimi kırparken huzursuz bir his sarmıştı her yanımı.

"Ah..." diye sızlanırken kısık gözlerimi etrafta dolaştırmaya çalıştım. Sıkışıp kaldığım yer canımı yakıyordu, bacaklarımı hareket ettirmek istediğimde tenime bir şey batmıştı ve yanıp sönen bir ışık da başıma keskin ağrılar yolluyordu. Kendimi öne hareket ettirmek istediğimde bir şey engel oldu, onu güçlükle de olsa ittirip kendimi serbest bıraktım. Şimdi ezilmiş kapıyı ittirmek vardı geride.

"Yaşıyorum," dediğim an sıcak bir nefes dudaklarıma dokunup sıyrılmıştı aradan. Bu bana az da olsa umut sağlamıştı. Güçlü hissettiğim an daha kuvvetle kapıyı açmaya çalıştım. "Yaşıyorum... Yaşıyorum!"

Gözlerimi çevirip Aybars'ı bulmak çok zordu, gerçi onu merak da etmiyordum. Ölmesi için farkında olmadan bir dilek başlattığımda bakışlarım da ön tarafta dolaştı, sadece kırık ön camın biraz uzağında yerde uzanan bir beden gördüm.

Arabadan çıkabildiğimde dumanların karıştığı hava daha rahat bir nefes sağlamıştı bana. Bu tamamen özgürlük kalmakla ilgili bir şeydi. Arabanın çevresinde titrek adımlarla dolaşıp çevreyi kontrol ettim, ıssız yoldan kimse geçmiyordu.

Kimse burada yapayalnız kalmış beni ve belki de bir ölümle cebelleşen Aybars'ı fark etmedi. Yanına yaklaşmak istedim ama birkaç adım gidip de onu göremedim. Yüzüstü yere yapışmıştı, her zaman düzgünce taradığı sarı bukleli saçları karanlığın altında hiç belli olmuyordu.

Korkuyla yutkunup bekledim. Eğer hala nefes alıyorsa yanına yaklaşıp onu kurtarmalıydım ya da dumanların yükseldiği arabaya yaklaşıp bir telefon aramalı ve sağlık ekiplerine haber vermeliydim... Birisini muhakkak yapmalıydım.

Fakat dağılmış saçlarımı geri itip hala tedirgin nefesler alırken ben gözlerimi kapattım. Bu görmememi sağlamıştı, unutmamı değil. Hala ellerim gözlerime kapalıyken oradan uzaklaşabileceğim kadar ilerledim. Bu yol Aybars'ın evinin olduğu o ormanlık alana gidiyordu. Eğer orada birileriyle karşılaşabilirsem diye düşündüm, tekin bir yerlere gidebilmek için bir şans bulabilirdim.

Aybars'ı görmeyeceğim kadar uzaklaştıktan sonra ellerimi yüzümden çektim. Bir histerik gibi oradan uzaklaşırken aklımda ne yapacağım vardı. Karanlık bir yolda izimi nasıl bulabilirdim?

Dakikalarca hızlı hızlı nefesler alıp hatta yanlışlıkla dudağımı ısırdığım soluklar alıp yürümeye devam ettim. Az sonra Aybars'ın evinin yakınına geleceğimi biliyordum ama onunla ilgili herhangi bir şey görmeye tahammülümün kalıp kalmadığından emin değildim. Kollarımı bedenime sarıp hırkanın en azından beni biraz ısıtmasını bekledim fakat bu titremenin üşümekle bir alakası yoktu. Issızlık hissiydi ve oradan oraya savrulmanın bir belirtisiydi.

Gözlerim bulanıklaştı, önümü görmekte zorlanmaya başladım. Sebebi yaşadıklarımın çok acı şeyler olması değildi, etrafımın çok fazla yalancı dolmasıyla alakalıydı. Az önce o yalancılardan birisini öldürmek istemiştim. Ben... Az önce o ölsün istemiştim.

"Allah'ım ben ne yaptım..." Geriye dönüp geldiğim yola baktım, biraz daha gitsem Aybars'ı bulmak için adım atmış olacaktım. Ölüp ölmediğini kontrol eder, olmadı ona yardım ederdim ancak bunu istemiyordum. Nefesi kesilsin istiyordum.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 04 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

MAKYAVELWhere stories live. Discover now