"Senden... bilgi elde etmek istemiyorum."


"Öyle mi? O zaman neden bir erkek kılığında orduya girdin?"


         Aralarında yine sessizlik oluşunca, Adrien genç kızın uzun saçlarına elini doladı ve hafifçe kendine doğru çekti. Mavi gözlerde oluşan acı dolu ifadeyi görünce konuşmasını sürdürdü. "Bir cevap versen iyi edersin, yoksa seni parçalara ayıracağım."


        "Bir iblisin... Yao Guai'nin peşindeyim." Genç kız kesik nefesler aldı ve acıyla gözlerini kapattı, ardından konuşmaya devam etti. "Buraya Feiyan'daki bir tapınaktan geldim. Krallığınıza giren bir iblisi yakalamam gerek."


        Sarışın prens kızın saçlarını bıraktı ve yüzünü buruşturdu. "Bu krallıkta tek bir şeytan var, o da sensin." dedi genç kızın duyabileceği bir sesle. "Demek yalnızca erkek kılığına girmedin, aynı zamanda Feiyan için çalışan bir casussun, öyle mi?"


"Feiyan için çalışmıyorum ben-"


"Uyuyan güzel sonunda kalktı mı?"


          Çadırın girişinde duran Nino, elindeki yemek dolu tepsileri yere bıraktı ve yerdeki iki gence yaklaştı. Her ne kadar hareketleri fazlasıyla sakin olsa da, gözlerinde çok ilginç bir bakış vardı. Marinette bu bakışa bir anlam veremese de, içindeki ses kendini koruması gerektiğini söylüyordu.


         Bu yüzden yattığı yerde yarım yamalak doğruldu ve zorlukla kendini geriye çekti. Hareket etmekte ve bakışlarını odaklamakta zorlanıyordu. Tüm vücudu büyük bir acıyla kıvranıyor, aldığı nefesler boğazını yakıyordu-


        "Nereye kaçıyorsun!? Arkanda ateş olduğunun farkında değil misin? Canlı canlı yanmak mı istiyorsun?"


        Duyduğu ses ile korku dolu bakışlarını Adrien'a çevirdi ve derin bir nefes aldı. Genç adam daha fazla hareket etmesini engellemek için onu kolundan yakalamıştı. Arkasındaki ateş ise genç kızın saçlarını tutmak ister gibiydi.


         Bu sırada Nino, aralarındaki mesafeyi kapattı ve yavaşça diz çöktü. "Neden onu engelliyorsun ki?" dedi her zamanki sakin ses tonuyla. "Bırak kendini yaksın, böylece aramızdaki casusa veda edebiliriz."


       Ardından belindeki bıçağı çıkardı ve Adrien'a uzattı. "Ya da, onun işini sen bitirebilirsin. Dışarıdayken konuşmanızı duydum. Feiyan'dan gelen bir casusu elimizde tutmamıza gerek olmadığını düşünüyorum. Bir an önce ondan kurtulup yola devam etmeliyiz."


Esmer gencin bakışları, hâlâ o anlamsız parıltısını koruyordu.


        Adrien önce kendisine uzatılan bıçağa, ardından kolunu tuttuğu kıza baktı. Mavi gözler, ateşin ışığında parlayan metale çevrilmişti. Sarışın prens, genç kızın korkuyla titrediğini hissedebiliyordu.


        Bu şaşırılacak bir şey değildi. Herkes, en güçlü insanlar ya da en duygusuz canlılar bile ölümden korkardı. Ancak genç kızın gözlerindeki şaşkınlık, bir casusla uyuşmuyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 07, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

a heavenly way to die [adrienette]Where stories live. Discover now