üç.

50 9 23
                                    

Marinette orduya katıldığında böyle bir durumu kesinlikle beklemiyordu.


        Kendi krallığı olan Feiyan, maddi açıdan hiçbir sıkıntıya sahip değildi. Tapınağa ayıracak bir bütçesi, halkın refahını sağlamaya yetecek kadar hazinesi vardı.


        Ancak Keidan'ın sahip olduğu maddi güç karşısında, Feiyan fakir bir krallık olarak görülebilirdi.


        Askerlere sunulan yemekler, Marinette'in tapınakta yediklerinden çok daha kaliteliydi. Neredeyse her öğün et yiyor, akşamları şarap içiyorlardı. Üniformaların kalınlığı, hepsini ocak ayının soğuğundan korumak için yeterliydi. Ayrıca neredeyse her askere bir at tahsis edilmişti.


        Genç kız büyük bir hayranlıkla etrafındaki askerlere baktı, ardından sırtını arkasındaki kayaya yasladı. Birkaç gündür fazla dinlenmeden yürüyorlardı ve krallığın başkentine varmak üzerelerdi. 


        İtiraf etmesi gerekirse, Marinette bu yolculukta gerçekten çok yorulmuştu. Normal şartlarda tapınaktan asla ayrılmazdı, bu nedenle uzun yolculuk yapmaya alışkın değildi. Şimdiye kadar gittiği en uzak yer, Feiyan'ın başkentindeki kale olmuştu.


        Üzerindeki yorgunluğu atmak istercesine gözlerini kapattı ve kafasını geriye yasladı. Askerler kendi aralarında sohbet ediyorlardı, ancak yerde biriken kardan dolayı sesleri boğuktu. Birkaç metre ötesindeki ateş usulca yanmaya devam ediyordu. Ara sıra esen rüzgar ağaç dallarına çarptığında, vahşi hayvanların çıkardığı sesleri duymak da mümkündü.


        Genç kızın dinlenmesini sağlayan bu huzurlu sessizlik, bir grup atın askerlere yaklaşması ile bölündü. Bunlar, normal askerlere verilen sıradan atlar gibi görünmüyordu. Çok daha büyüklerdi ve karanlıkta bile ne kadar bakımlı olduklarını fark etmek mümkündü.


        Gelen kişinin yüksek bir konumda olduğunu anlamak için, Marinette'in zekasını kullanmasına gerek yoktu.


        Sırtını yasladığı kayadan çekti ve kıyafetini düzelterek ayağa kalktı. Ardından, diğer askerlerin arkasına saklanarak bakışlarını atın üzerindeki kişiye çevirdi.


         Koyu renk bir pelerin, sarışın gencin geniş omuzlarına örtülmüştü. Belinde zarif altın işlemelerle süslenmiş kırmızı bir kılıç vardı. Kısılan gözleri askerleri izliyor, yeşil bir çift zümrüdü herkesten gizliyordu.


        En sonunda, iki gencin bakışları buluştu ve Marinette istemsizce yutkundu. Kimliğinin açığa çıkmayacağından neredeyse emindi. Üzerindeki post ince vücudunu saklıyor, yüzündeki makyaj ve sahte bıyık cinsiyetini gizliyordu-


Buna rağmen, sarışın gencin tek bir bakışla gerçeği anlamasından korkmuştu.


        Dağılan düşüncelerini toparlamak istercesine gözlerini kapattı ve birkaç adım geriledi. Bu sırada at üzerindeki sarışın genç de aşağı inmiş, askerleri toplayan esmer general ile konuşmaya başlamıştı.

a heavenly way to die [adrienette]Where stories live. Discover now