Kaçırma Planı

342 17 4
                                    

Telefonumun kapanması üzerine Oğuz'un arabasına yönelmiştim. Koşarak arabaya ilerlerken ayakkabılarımın verdiği rahatsızlık üzerine hızla ayakkbılarımı çıkarıp arabaya bindim. Arabayı çalıştırıp son hız bulunduğum yerden uzaklaşırken bir yandan da gözyaşlarıma hakim olmaya çalışıyordum. Annem vurulmuştu, benim annem, canımdan çok sevdiğim kadın göz göre göre kurban edilmişti. Ne uğruna?

....

Miraç'ın anlatımıyla;

İtalyanlarla olan iş görüşmeme devam ederken bir yandan da Kayra'ya bakınıyordum ama bir türlü gelmek bilmemişti. Gözüme Oğuz ilişti. Koşarak bana doğru gelirken kaşlarım çatılmıştı. Neyin heyecanıydı bu böyle?

"Mi scusi." (Affedersiniz.) demiştim karşımdaki iki adama. Oğuz yanıma gelip kulağıma eğilerek;

"Kayra'nın annesi vuruldu." demesiyle ayağa kalkmıştım. Bu nasıl mümkün olabilirdi?

"Devo andare. Mi dispiace." (Gitmeliyim. Özür dilerim.) dediğimde beni başıyla onaylamıştı adamlardan biri. Diğeri ise bu durumdan rahatsızlık duyduğunu yüz ifadesiyle göstermişti. Mahcup bakışlarla masadan ayrılıp restaurantın çıkışına doğru hızlı adımlarla ilerlerken;

"Nasıl oldu bu? Kayra nerede?"

"Dışarıdaydı. Telefonla görüntülü konuşuyordu." dediğinde restauranttan çıkmıştık.

"Nerede?" demiştim kalbim dayanılmaz bir şekilde hızlı atarken. Yerde ayakkabılarını görmüştüm Kayra'nın.

"Arabamla gitmiş." dedi şaşkın bir ifadeyle. Kayra'nın ayakkabılarını da alıp arabama yönelmiştim. Oğuz da yanıma bindiğinde arabayı çalıştırıp son hızla bulunduğumuz yerden ayrılmıştık. Bir yandan da Kayra'yı aramaya çalışıyordum. Fakat cevap vermiyordu.

"Hadi ama güzelim! Vuran kişi daha orada olabilir." dedim sonuna kadar çaldırırsan. Açmayınca; "Lanet olsun!" diyerek sinirle direksiyona vurmuştum. Oğuz'a dönüp;

"Hazırlıklı mısın?" diye sordum. Belinden çıkardığı silahını göstererek;

"Her zaman." diye cevap vermişti. Usulca başımı sallamıştım. İçimdeki korkuya engel olmaya çalışırcasına sakince nefes alıp veriyordum fakat bu işe yaramıyordu.

Yolda sessiz geçen on dakikanın ardından Kayra'nın evine olabildiğince hızlı ulaşmıştım. Arabayı olduğu yerde bırakarak arabadan indim ve koşturmaya başladım. Oğuz da hemen arkamda beni takip ediyordu. Merdivenleri ikişer ikişer çıkıyordum fakat hiçbir ses işitmemiştim. Bu korkuyla aklıma o kadar değişik düşünceler geliyordu ki... Bu sessizlik hayra alamet değildi. Ya Kayra'ya bir şey olduysa... Ne yapardım ben?

Kayra'nın oturduğu dairenin kapısına gelmemle yerde yatan Melek Hanım'ı görmüştüm. Başında da öylece oturan Kayra vardı. Kendinden geçmiş gibi görünüyordu. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Aklıma kendi annemin öldüğü o gün gelmişti. Öldürüldüğü mü demeliydim?

Zar zor nefesimi alarak hızla Melek Hanım'ın yanına diz çökmüştüm. Karnından vurulmuştu defalarca belli ki... Kayra ise deri ceketiyle annesinin karnına baskı yapıyordu ama hiçbir tepki vermiyordu. Öylece annesine bakıyordu. Şoka girmiş olmalıydı. Melek Hanım'ın boynundaki şah damarına sağ elimin iki parmağını koyarak nabzına bakmıştım. Fakat atmıyordu.

"Öldü." dedi Kayra sessizce. Gözlerim dolmuştu. Kimse annesinin öldürülmesini haketmiyordu. Göğüs kafesim sıkışmış, boğazım düğümlenmişti. Ne diyeceğimi bilemedim o an. Ne denirdi ki zaten? Gözlerimi annesinin cansız bedeninden çekip Kayra'ya çevirdiğimde Oğuz da kapıdan içeri girmişti. Arkamızdan geçerek elindeki silahla tüm odaları dolaşmaya başladı. "İntikam ateşinin seni ele geçirmesine izin verme." diye devam etti Kayra. Bu dediğine anlam veremezken söylediği cümleye açıklık getirerek; "Ölmeden önce söylediği son cümleydi." dedi annesinin karnına bastırmaya devam ederken. O kadar sakindi ki bu sakinliği beni de oldukça korkutmaya başlamıştı. Kayra'ya sarılmıştım ama hiçbir tepki vermemişti. Hâlâ Melek Hanım'ın karnına baskı uyguluyordu. Saçlarını yavaş yavaş okşarken "Gitti." demişti. Her şey o kadar karmaşık bi hale gelmişti ki. Derin bir nefes alarak benden ayrıldığında ellerini de annesinin karnından çekmişti. Oğuz yanımıza geldiğinde;

YAŞAM MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin