Beni Korursun

947 56 8
                                    

"Sadece önceki hayatında mı yani?" diye meraklı ve sorar gözlerle vereceği cevaba odaklanmıştım. Gözlerini gözlerimden kaçırarak;

"İstisnai bir durum söz konusu olabilir." dediğinde istemsiz kaşlarım çatılmıştı. Elimdeki peçeteyi kanayan dudağından çekmiştim. İstisnai ne gibi bir durum söz konusu olabilirdi ki? Hangi konu istisnai durumlar içerisine giriyordu? Aklıma bir anda Emir'in topallayan hali gelmişti. Yapmış olamazdı değil mi?

"Emir?" demiştim sorarcasına. Gözlerini gözlerimle buluşturduğunda istemsizce başıyla beni onaylamıştı. "O halde olmasının sebebi sensin." demiştim. Soru sorar tarzda değildi. Kendi sorduğum sorumu kendim cevaplamıştım bir nevi. Hiçbir tepki vermemişti ya da ne tepkisi vereceğimi bilemediği için karşılık vermemişti. "Geçmişim başına bela açıyor." demiştim sıkkınlıkla.

"Hayır, öyle düşünme. Hayatımda ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunun farkında değilsin sadece." dediğinde duvarın yanına bıraktığım çantamı alırken;

"Madem önceki hayatındaydı bu olanlar... Öyleyse ikna et beni." diyip yürümeye başlamıştım. Arkamdan geliyordu. Adımlarını hızlandırıp yanıma ulaştığında;

"Nasıl yapabilirim bunu?" Aniden durmamla birlikte Miraç da durmuştu. Bana döndüğünde sokak lambasının aydınlattığı o yüzünü görebilmiştim. Keskin yüz hatları ve derin bakışlarıyla pür dikkat ne diyeceğime odaklanmıştı. Hafif sırıttığımda; "Bu şeytani bir sırıtma."

"Yarından itibaren sekreterin olarak işe al beni. Sadece birkaç gün, ayrıca ücret---" diyemeden kahkaha atmaya başlamıştı. Kahkahası bulunduğumuz sokakta yankılara neden olurken yanımızdan geçen birkaç insanın anlam bulamayan bakışlarına maruz kalmıştım. Kahkahası hâlâ devam ederken; "Keser misin şunu? Rezil oluyoruz." dediğimde eliyle işaret parmağını gösterip 'bir dakika' işareti vererek gülmeye devam etmişti. Sıkıntıyla tuttuğum nefesimi verdim ve gözlerimi devirirken Miraç gülmesini kesmeye çalışırcasına dudaklarını birbirine bastırmıştı. Onu aldırış etmeyerek yürümeye devam ettiğimde;

"Tamam güzelim, bir saniye." diyerek arkamdan gelip kolumu tuttu ve durmamı sağladı. Kendisine döndüğümde kolumu bıraktı ve; "Devam et, seni dinliyorum." demişti. Hâlâ gülmemek için zor tutuyordu kendisini. Oysa komik bir cümle kurmamıştım ki ben. "Ya da ben devam edeyim. Seni alt pozisyonumda sekreterim olarak işe almamı istiyorsun. Yanlış anlamadım değil mi?" demişti sorar gözlerle. Daha çok 'lütfen bunu demiş olma' dercesine bakıyordu. Sağ elini kirli sakallarına atıp düzeltirken devam etti; "Seni sekreterim olarak işe aldığımda ikna olmuş olacaksın yani?" demişti tekrar sorarcasına. Anlaşılmayacak nesi vardı bu konunun?

"Pekala, tekrar anlatıyorum. Beni ikna etmen için birkaç günlüğüne beni sekreterin olarak işe almanı istiyorum. Her anında yanında olmak şartı ile!" demiştim son cümlemi bastırarak. Sinsice sırıttığını görmüştüm ama sadece bir anlığına oluşan bir sırıtmaydı bu.

"Kabul ediyorum."

......

Ertesi Günü Sabahı 07:30

Telefonumun çalan sesi ile gözlerimi aralamıştım. Gözüme gelen güneş ışığından rahatsız olarak sağ tarafıma dönüp gözlerimi kapamaya devam ettim. Ama telefonum ısrarla çalmaya devam ediyordu. El yordamıyla bulduğum telefonumu açarak kim olduğuna bakmaksızın kulağıma götürmüştüm. Gözlerim hâlâ kapalı bir şekilde; "Efendim?" demiştim sesimin uykulu çıkmasına aldırış etmeden.

"Günaydın." demişti neşeli bir sesle ve ardından devam ederek; "On beş dakikaya yanındayım." dediğinde telefonu kulağımdan uzaklaştırıp saate baktım. 07:30 olduğunu görünce istemsiz yüzüm buruşmuştu.

YAŞAM MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin