7

168 18 5
                                    

Kolundaki hasır poşetten büyük şişe bir şarap çıkardı ve masanın üstüne koydu. "Yemekte ne var? Çok açım da." 

"Neden geldin?" onun yaptığı gibi bu sefer ben yaptım, ve kollarımın göğüsümün altında birleştirdim. 

Yatmadan önce giydiğim pijamama baktı ve güldü. Tek kaşını alayla yukarı kaldırdı. "Zürafalı şort mu? Gerçekten mi?" alayla kıkırdayıp ayağa kalktı ve mutfağımda göz gezdirip arka cebinden telefonunu çıkardı. "Güzel bir et sote yapacağım, siparişi veriyorum malzemelerin. Buraya gelme nedenim farklı Becky. Sadece yemek için gelmedim tabii. Planlarımız hakkında konuşacağız." 

Stresle inledim ve pijamlarımdan utandığım için kızaran yanaklarımı umursamadan karşısına dikilip bana bakmasını sağladım. "Ben senin maaşlı çalışanın değilim emir vermeyi ve karşıma çıkmayı bırak." 

Cevap vermeyip bana,telefonuna geri döndü. Ayaklarımı sertçe yere vurduğumda kaşlarını çatılmasını sağladığımı düşündüm, "Sos konusunda daha henüz kararımı veremedim." fısıldayışını duyduğumda soslar konusunda düşünüp kaşlarını çattığını anladım. Onun için hayalet gibiydim anlaşılan sabırla bekleyecektim onu ve el lezzetiyle yapacağından emin olduğum şahane yemekleri.

Şekilli kalın dudakları vardı, düzgün bir burnu ve tatlı gözleri. 

Dudakları sürekli nemliydi, bu gözümden kaçmamıştı ve onu öpme isteği uyandırıyordu. Boğazımı temizledim. Evimde bir yabancıyla şarap içip başka yabancı hakkında bir şeyler konuşacaktım? Hiç normal değildi ama yine de kalçamı tezgaha yaslayıp onun malzemeleri seçişini izledim.

Ona git diyemezdim, böyle kadına git denmezdi. Hatta şuanda boğazımı sıksa güzel yüzüne vurmaya kıyamayacak     gibi hissetmiştim.     Boğazımı temizleyip kendime gelmeye çalıştım, bana kısa bir bakış atıp gülümsedi.

"Oh seçtim." ellerini birbirine sürttü. "Tencerelerin ve tavanın yerini göster tam olarak aklımdaki menüyü çıkaramadım ama," duraksadı. "Sanırım iyi bir et sote yapacağım." gülümsedi. Bende karşılık olarak gülümsedim. Çok çabuk yakınlaşmamız içerde bir şeyleri rahatsız ediyordu ruhumda.

Gerekli olan her şeyi gösterdim ve kapımıza gelen siparişleri alıp onun için dizmiştim. Şarabın arkasında yazanları okurken ona hiç yardım etmemiş, arada kalçasını sırtını ve dudaklarını izlemiştim. Kaşları küçük bir sorunda dahi hafif çatılıyor ve dudaklarını emiyordu. Gülümsedim  bu hareketlerine, el işi ödevini yapmaya çalışan ufak bir çocuk gibiydi. 

"Hanımefendi," elini uzattı şaşırarak elini tuttum beni oturduğum sandalyeden hafifçe kaldırdı.

Küçük bir et parçasına çatalı soktu ve bana uzattı. Yemeği tattığımda gerçekten lezzetli, çok iyi pişmişti. 

Babam etlere takıntılı derecesinde düşkün bir adamdı, hatta şeflerden bu konuda ders bile almıştı, bu yüzden bizde Tayland'taki ailemle bu konuda oldukça bilgili ve tadım listemiz kabarıktı. Gözlerimi heyecanla açıp merakla bana bakan kıza çevirdim. "Bu harika." tuttuğum elini destek verircesine sıktığımda kalbim hızlandı. 

Bir hafta önce bana yumruk atan eli şu anda beni ellerimi kaplıyordu ve elinin yumuşaklığı, soğukluğu kalbime anlamadığım bir hissin ulaşmasını sağlıyordu, yutkunup elimi yavaşça çektim. Benimle neden ilgileniyordu ki?

Sonraki dakikalarda sessizce yemeğimizi yemiştik, birkaç defa aşçılık ve yemek yapmakla alakalı bir şeyler söylemişti. Püf noktasını biliyordu bu işin. Kaçamak birkaç bakış yollayıp biten tabağıma baktım. "İster misin hala biraz et var?" Kafamı olumsuz anlamda sallayıp parmaklarımla oynamaya başladım. Kalkıp önümdeki ve kendi önündeki biten tabağı aldı. Sanki onun eviydi, ortama benden daha çok hakimdi ve rahattı. Sanki ben yabancılaşmıştım buraya. "Teşekkürler her şey için. Ev sahibi benim oysa." masadaki salata ve birkaç farklı mezeyi kaldırdı.

Güldü. "Fark etmez burayı sık sık ziyaret edeceğim nasıl olsa." anlamamış bir şekilde ona bakarken bir elini masaya diğerini sandalyemin arkasına koydu ve üstüme doğru eğildi. Tanrım, dudaklarına sürdüğü parlatıcının kokusunu alabiliyordum ve tadını da almak istiyordu.

İnlememek için büyük çaba sarf ediyordum, ve bu utan vericiydi. Sadece bana doğru eğilmişti!

"Çünkü bir anlaşma yapacağız. Cara üzerine." Gözlerimi devirdim, sevgilisinin adını duyunca kolayca etkisinden çıkabilmiştim. "Hayır, yapmayacağım." İç çekti ve biraz daha eğildi. Artık burnunun ucu burnuma sürtüyordu. Kalbim hızlanırken ne diyeceğim hakkında fikrim yoktu.

"Gerçekten Becky, zor durumdayım." Fısıldayarak ve boynumdan dudaklarıma giden göz hizasıyla kalbim artık bacaklarımın arasında da atıyordu. Yutkundum, gülümsedi. Bundan eğleniyordu. 

"Bana yardımcı olmak istemiyor musun?" fısıldamaktan çok inlercesine bir tonu da vardı, iç çektim elimde olmadan gözlerimi kapattım. Kıkırdadı. Hayır bunu yapmamalıydım. "Küçük bir çocuksun sanki." gözlerimi açtım, alaycı bakışları aralık dudakları canımı sıkıyordu. Tam elini kaldırmış boynuma parmaklarını götürecekti ki sert bir şekilde ellerini ittim. Madem öyle, kendimi bu şekilde kanıtlayacaktım, sevgilisini elinden alarak, onun isteğiyle. 

Güldüm, yaptığıma şaşırırken eli bir süre havada kaldı. "Tamam kabul ediyorum teklifini."

hate me Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin