Makarna Kapan

22 12 29
                                    

Evet, Makarna Kapan'ı öldürme operasyonu devam ediyor! Bizim Makarna Kapan'ın cesedini de sevgili görgü tanığımızın cesedinin yanına atmaya karar verdim.

Apartmanın kapısının önüne tekrar geldim ve tornavidayı nasıl unuttuğumu kendime tekrar tekrar sordum. Bizim Makarna Kapan ikici katta kalıyordu.

Nereden girebileceğimi orada yirmi dakika kadar düşünmüşümdür. Ama bir sonuç bulamadım.

Çaresizce eve geri dönmeyi seçtim.

Karşı sokağa geçip son defa eve baktım.

Doğru ya! Yağmur boruları çatıdan yere kadar uzanıyordu ve balkonların yanında geçiyordu. Bu biraz çılgınca ama evet, borulardan tırmanabilirim. O çocuğu öldürmek için her şeyi yaparım.

Boruların oraya gidip göz kararı yüksekliğine baktım. Gerçekten olması gerektiğinden daha alçaktı.

Cesaretimi toplayıp boruya sarılırmışçasına tutundum ve kendimi yukarı çektim.

Ayaklarımı ya boruda yada duvardaki vida veya çivilere, bulamazsam direk duvara dik şekilde kayaya tırmanırmış gibi koyuyordum.

Aklımda babamın beni ilk defa kaya tırmanışına götürdüğü gün geldi. O zaman yedi yaşlarındaydım. Ve yolda... Kaza yapmıştık... Araba ormanlık alana girdiğinde karşımıza ani bir viraj çıkmıştı. Babam direksiyonu aniden çevirip firene basınca araba yana yatıp ve yolun dışına çıkmıştı. Dik bir yokuştan aşağı yuvarlanmış ve takla atmıştık. Ardından araba ters dönmüş, sığ bir dereye girmişti... Sonra... Hayır, sonrasını hatırlamıyorum. Babamlar bana anlatmamıştı ama annemle beraber konuşurken duymuştum. Emniyet kemerini takmamışım ve başımı çarpıp baygınlık geçirmişim. Ardından ambulans gelmiş, görevliler beni sedyeye koymaya çalışırken sedyeden düşüp tekrar yokuştan yuvarlanıp kolumu kırmışım.

Neyse, anılardan çıkalım. Şimdiye dönelim.

İkinci katın balkonundan kendimi içeri attım.

Hemen ilk iş kapıya yöneldim. Ama bu da kilitliydi!

"Kahretsin." diye homurdandım İngilizce.

Balkon eşya doluydu. Belki işime yarayacak bir şey bulurum diye etrafa bakındım.

Çay vaktinden kalma, kaldırılması unutulmuş, üzerinde çay bardağı ve küp şeker olan bir tepsi, birkaç kutu, kombi, çamaşır makinesi, içi mandal dolu bir yoğurt kovası, bir şişe deterjan, alet çantası... Dur bir dakika, alet çantası mı? Tam aradığım şey!

Hemen yanına gidip içini açtım. Yıldız anahtarlar, pense, matkap, çekiç, biraz vida ve çivi, tornavida ve maymuncuk anahtarı.

Hemen maymuncuğu elime aldım. Bizim evde bir maymuncuk anahtarı yoktu ve çok işime yarayabilirdi.

Maymuncuğu balkon kapısının anahtar deliğine soktum ve çevirdim...

Olmamıştı.

Biraz daha zorladım...

Yine olmadı.

Tekrar denedim...

Ve tekrar olmadı.

"Lanet olasıca." diye homurdandım maymuncuğa bakarken.

Maymuncuğu cebime koyup tekrar alet çantasının yanına gittim. Bu defa tornavidayı alırken kendi kendime "En iyi yol bildiğin yoldur" dedim.

Tornavidayla delik üzerinde biraz oynadım ve bir "Tık." sesiyle açıldı.

İçerisi her zamanki gibi zifiri karanlıktı. Zaten bu saatte apaydınlık olmasını beklemiyordum.

Burası cidden küçük bir evdi. Odaların kapısını aralayarak içeriye baktım. Fenerin odayı aydınlatırken bir anda bir çocuğun yüzüne ışık tutuverdim.

Çocukla göz göze geldik.

Makarna Kapan...

Çocuk çığlığı basacakken hemen üstüne atlayıp ağzını elimle kapattım. Çocuk ağzını açmaya çalışırken bıçağı karnına sapladım.

Çocuk inatla kıpırdanıyordu. Vücudunda hâlâ yeterince kanı vardı ve benim vaktim yoktu.

Şah damarı... En önemli damarlardan... Doğru, onu hedef almalıydım.

Çocuğun başını yukarı doğru itip bıçağı bu defa boğazına sapladım.

Çocuk acı bir çığlık atmaya çalıştı ama bu defa ağzına iyice bastırdım.

Bıçağı yerinden çekince adeta kan fışkırdı. Birkaç saniye kıpırdandıktan sonra kolumu tutan ve sıkan elleri hareketsiz kaldı ve yere düştü.

Ayağa kalkıp marifetime baktım. Cesedi tutup sürükledim ve camdan attım. Alçak bir küt sesi gelmişti sadece. Cidden ikinci kat bir ikinci kat için çok alçaktı. Sonra ben de kapının kilidini tornavidayla açıp dışarı çıktım.

Çıkarken kapıyı kapatmadım. Sanki çocuk çıkmış ve kapıyı açık bırakmış gibi sahte bir detay verdim.

Son anda aklıma gelmesiyle içeri geri girdim ve balkon kapısını kapattım. Kapı geldiğimde kilitliydi. Girişteki fortmantoyu aradım. Taştan gibi görünen bir bere vardı ve içinde anahtarlar ve şarj aletleri vardı.

Üç anahtar bir anahtar halkasına takılmıştı. Balkon kapısına gidip hepsini deneyerek kapıyı kilitledim.

Mutfağa gidip bir bıçak aldım.

Sonunda aşağı inerken evin kapısının anahtar deliğine anahtarını soktum. Sanki Makarna Kapan -evet, kesinlikle daha iyi bir isim bulmalıyım- çıkarken kapının kilidini açmış gibi. Eldivenlerimde hâlâ kan lekesi vardı. Anahtarlara bulaşan kanı kolumla sildim.

Aşağı inip cesedi diğer cesedin olduğu bodrum katına attıktan sonra çocuğun -makarna kapanın saçma olduğuna karar verdiğimi söylemiştim- cesedinin eline bıçağı koydum.

Bıçakta kan olmadığını fark edince bıçağı çocuğun yaralarından birine sokup çıkardım ve tekrar eline verdim.

Bodrumdan çıkarken son kez arkamdaki manzaraya baktım. Hiç bir manzara bana daha iyi görünemez.

En sonunda rahat bir uykunun hayaliyle evin yolunu tuttum.

Hiçlik KatiliWhere stories live. Discover now