17. Aile

265 33 78
                                    

Bölüm 17 | Aile

Annemi kaybetmek babamı acısından dolayı bizden uzaklaştırmıştı ancak sonrasında bize o kadar sıkı tutunmuştu ki, bu bizim aramızdaki bağı daha fazla güçlendirmişti. Biz dört kişi annemin yokluğunda birbirimize sarılmıştık. Ece'ye bazen annelik yaptığım oluyordu. Annesizliği çok hissetmemesi için çabalasam da boş bir çabaydı, bu mümkün değildi.

Annem hakkında onlarla konuşmayı sevmiyordum çünkü onların yarasına tuz basmak istemiyordum. Kendi içimizde yaşatmaya devam ederken onlara öldüğünü hatırlatamazdım.

Üniversiteyi kazandığımda ailemden ilk kez uzaklaşmıştım. Zor bir sene olmuştu ancak bir şekilde idare edebilmiştik. Onları özlemediğim bir an yoktu. Bazen yanlarında olmama rağmen o özlem geçmiyordu. Belki de annem gibi bir gün onları kaybetme korkusundan dolayıydı, emin değildim. Birazcık da olsa bu özlem dinecekti çünkü şu an Ateş'le birlikte evime gidiyorduk.

Ateş bana bir kez daha ne kadar şanslı olduğumu hatırlatmıştı.

Bana Bursa'ya gideceğimizi söylediğinde bir şok yaşamıştım. Bu asla beklediğim bir şey değildi, bunun üzerine de şaşkınlığım donup kalmama neden olmuştu. Eve bıraktığı gibi çantamı toparlamıştım ve sabaha karşı bir saatte gelerek beni almış, yola çıkmıştık. Sabah erkenden uyanmış olduğumdan yolun neredeyse yarısını uyuyarak geçirmiştim.

"Bir yerde dinlenelim," diye mırıldandım esnemelerim arasından. Ateş'in gözleri bana kaydı çok kısa bir an. "Senin için diyorum. Yoruldun sen de. Kahvaltı da yapabiliriz istersen."

"Yarım saat kaldı zaten, durmaya gerek yok. Kahvaltını da ailenle yaparsın." Yarım saat demesiyle heyecanlandım. Derin bir nefesi ciğerlerime çekerken sırıtıyordum. Dayanamayarak Ateş'e yaklaştım. Parmaklarım çenesine dokundu. Onu kendime doğru çekerek yanağına dudaklarımı bastırdım.

"Seni var ya..." diye fısıldadım, bir kez daha öptüm.

Gülerek, "Beni ne?" diye sordu. Elimi çenesinden uzaklaştırarak geri çekildim. Sorusuna bir cevap vermedim. Başka bir konu açacağım sırada telefonuna gelen aramayla duraksamıştım. Ateş sabitlediği telefonunun ekranına kısa bir bakış atmasının ardından meşgule attı. Arayan Cihan'dı. Sabahın bu saatinde uyanmış olması bile şaşırtıcıyken bu saatte Ateş'i arıyor olması başka bir gariplikti.

"Belki önemli bir şey diyecek. Niye açmıyorsun?"

"Konuşasım yok şu an kimseyle," dedi mırıltıyla. Sesindeki yorgunluğu seçmek çok da zor olmamıştı. Sözleriyle susma kararı almıştım ancak beni şaşırttı. "Sen hariç. Konuşabilirsin istediğin kadar. Dinlerim seni."

"Ne fark ettim biliyor musun? Çok konuşkan biri değilim ama seninle çok konuşuyorum."

Değişimlerimi veya düşüncelerimi birileriyle paylaşmak hoşuma giden bir şey değildi ancak bunu da onunla paylaşmıştım şimdi. Ona senin yanında farklı birine dönüşüyorum demiştim bu sözlerimle. Bu biraz korkutucuydu ancak bundan pişman olmamıştım bile.

"Değişmiyorsun," dedi düşüncemi anlayarak. "Aileni düşünsene. Onların yanında kendin oluyordun. Şimdi de kendin oluyorsun. Değişmek değil bu."

Haklıydı. Ailemin yanında nasılsam onların yanında da öyle oluyordum. Dediklerini onaylamak yerine ona sadece gülümsedim. Direksiyondaki ellerinden biri uzaklaşarak elimi yakaladı, ardından dudaklarına yaklaştırarak elimin üzerini öptü. Gülümsemem biraz daha içtenleşti. Elimi bırakmadan dizimin üzerine koydu.

BEYAZ IŞIK KIRINTISI | KIRMIZI Where stories live. Discover now