5. Gülümsemeler

360 56 101
                                    

5.Bölüm | Gülümsemeler

Bir oyuncak kadar değerinin olmadığı insanlara kalbinde bir ev yapıyordun.

Buse tam olarak şu an karşımda bunun ispatı olarak duruyordu çünkü ona hiç değer vermeyen birine fazla değer verdiği için pişmanlık duyuyordu. Bir arkadaşıyla arası açılmıştı ve canı yanıyordu. İnsanlara teselli verme konusunda hiç iyi değildim, bu yüzden o karşımda ağlamaktan suratı kızarmış bir hâlde oturuyorken hiçbir şey demeden telefonumla ilgileniyormuş gibi yapıyordum. Dert dinlemeyi sevmesem de ona bir adım atarak anlatırsa dinleyebileceğimi söylemiştim ancak kendisi sen mi diyerek küçümseyici bir tavırla gülmüş, ardından bana ters bir bakış atmıştı.

Kendisi bilirdi.

Arkadaşlığı bitmişti diye ağlamasından daha çok televizyonda giden filmde ayrılan çifte ağlıyor gibi bir hali vardı. Furkan gidinceye kadar biraz sakindi ancak gittiği an hıçkırıklarla ağlamaya başlamıştı. Onun yanında neden ağlamadığını sorduğumda ağlayınca çirkin oluyorum, demişti. O kadar saçma gelmişti ki bu cevabı, yüz ifadem anında bunu belli etmişti. Sevdiğin insanın yanında iyi hissetmen her şeyden önemli değil miydi? Bilemiyorum, insanlar güzelliği çok fazla kafaya takıyordu.

Lisenin başında dış görünüşüm yüzünden çok fazla kötü sözlere maruz kalmıştım. Hatta bir çocuk bana herkesin içerisinde çirkin diye seslenirdi. Çirkin olduğuma inanmıştım, belki gerçekten de öyleydi. Okulumu değiştikten sonra ondan kurtulmuş olmuştum ancak sözleri kafamın içinden hiç çıkmamıştı. Büyüdükçe oturan yüzümle çok fazla değişmiştim ve bir gün o çocukla karşı karşıya geldiğimde beni tanıyamayacak kadar değişsem de gözlerimden tanımıştı. Bir müddet sonra bana beni sevdiğini söylediği bir mesaj atmıştı. Geceleri ağlayarak uyumama sebep olan birinin yıllar sonra bana bunu söylemesi boş gelmişti. Neyse ki artık kimseden bu lafı duymuyordum.

Ateş'in uyandığı zaman dediği kelimeler aklıma geldiğinde iç çektim. Beni güzel buluyordu, bu normaldi. Etkilendiğini söylemişti. Aslında tam olarak söylememişti ama ima etmişti de. Gerçek tam olarak neydi bilmiyorum ama birkaç saat önce yaşananlar yeterince belli ediyordu. Saçlarımdan düşmek üzere olan havluyu elimle yakaladığımda ayaklandım. Buse hâlâ film izlemeye devam ederken daha fazla orada amaçsızca oturmaya devam etmeyerek odama geçtim. Düşen havluyu alarak saçlarımdaki ıslaklığı almaya çalıştım. Saç kurutma makinesi bozulmuştu. Islak saçlarla uyumak zorundaydım. Yeterince soğuğu kapmamın üzerine bir de bu varken hasta olmam kaçınılmazdı.

Saçlarımı havluyla kurutmaya çalışırken telefonumun çalmasıyla işime bir son vermiştim. Ece görüntülü arıyordu. Hızla aramayı yanıtladığımda, "Bebeğim, nasıl oldun?" diye sordum. İyileştiğini söylüyor olsa bile sormadan edemiyordum. Endişeliydim çok fazla. Onlara bu kadar uzak olmak da beni geriyordu. Ece tam olarak benim biraz daha çocuksu halimdi. Birbirimizin kopyasıydık, hep ikiz olup olmadığımızı sorarlardı bu yüzden insanlar. İkimizin de boyu uzun olduğundan yanımda hiç küçük de durmuyordu.

"İyiyim ya, iyileştim. Sal artık şunu," diyerek gülerken arkasına bir yastık koydu. Yerini rahatladığında he diye mırıltı kaçtı dudakları arasından. Sapsarı saçlarını tam tepeden dağınık bir topuz yapmıştı. O saçını her böyle yaptığında abim gelip topuzundan yakalar, ileri geri hareket ettirirdi. Ece'yle uğraşmak Akın'ın en büyük eğlencesiydi. "Yüzündeki makyajı sil, öyle uyuma," dedim homurdanarak. Annem öldükten sonra onunla o kadar çok ilgilenmiştim ki, kendimi bazen annesi gibi hissetmekten alıkoyamamıştım. Annemin ölümüyle bizim kardeşlik bağlarımız güçlenmişti çünkü bizim bizden başka hiç kimsemiz kalmamıştı.

BEYAZ IŞIK KIRINTISI | KIRMIZI Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ