1.4

367 31 34
                                    

Tüm ilginin üzerimizde olduğu açılış sona erdiğinde bu durumu kendi aramızda kutlamak için Lisa bizi ve arkadaşlarımızı evlerine davet etmişti. Irene ise yarın sabah iş için Milano'ya gideceğinden gece erken ayrılmıştı. Üzerimdeki elbiseyle rahat edemediğim için Jennie'den rahat bir şeyler istemiştim ve şu an herkes dans ederken yorgunluktan oturmuş onları izliyordum. Karina da kendine içecek bir şeyler almaya gitmişti.

Birden yüzüme patlayan flaşla ışığın geldiği tarafa baktım. Jennie telefonunu cebine koyarken göz kırpmıştı. Bu tür hareketlerini seviyordum. Bana aileden biri gibi davranıyordu. Bu yüzden gülümsedim. Geniş koltukta yanıma yerleştiğinde üzerimdekilere baktı. "Oldular değil mi?" Kafamı salladım. Garip bir şekilde tam olmuşlardı. Geceliğin de tam uymasına bakarsak sanırım o da Jennie'ye aitti.

— Sanırım bedenlerimiz aynı.

Dediğim şeyle sırıttı. "Ben bir beden büyüğüm güzelim, geceliğin duruşundan anladım." Vücudumdaki tüm kan yanaklarıma ulaşırken yüzümü saklamak için ellerimin arasına aldım. Bu hâlime kahkaha atmıştı. "Jimin nasıl dayandı bilmiyorum ama Lisa'ya bile göstermedim, rahat ol." Aklıma Jimin'in bana evde söyledikleri geldiğinde elimi yüzümden çektim. Kuzenini iyi tanıyordu.

— Tanrım... en kapalısı oydu bir de, çok özgüvenli bir tarzın var.

O gülerken Karina da elindeki içecekle gelmişti. Çaprazımıza otururken gülümsedi. "Neye gülüyorsunuz?" Söylesem mi söylemesem mi diye arada kalmışken Jennie'ye baktım. O da aynı kararsızlıkla bana bakıyordu. İkimiz de bu ironik duruma bir daha güldüğümüzde Karina'nın kaşları çatıldı. "Söylesenize." Ben her an tekrar gülebilme potansiyeline sahipken Jennie kendini toparlayıp ayağa kalktı. "Diyordum ki Jimin ne güzel dayanmış portreni çizerken." Omuzunu pat patlayıp yanımızdan ayrıldığında Karina'nın kızaran suratına baktım.

Bu hâline tekrar gülecekken benden önce davrandı. "Sakın güleyim deme Minjeong, sakın." Gülmemi tutmaya çalışıp içeceğimden bir yudum aldım. Bugün çok güzeldi. Kafama takılan tek şey Jimin'in bunu ne zaman ayarladığıydı. Ahşap evden beridir her an dip dibeydik.

— Sürprizi ben anlamadan nasıl organize ettin?

İçeceğine ara verip gülümsedi. "Aslında kolye hazırdı sana baş başa bir sürpriz yapacaktım." Ortamdaki müzik yüzünden onu zar zor duyabiliyordum. Bunu fark ettiğinde yanıma oturdu ve bir elini arkama attı. "Sonra bu açılış işi çıktı, ben de fikrimi Jennie ile paylaştım." Daha sonra salonda Giselle ile dans eden Ryujin'i gösterdi. "Ryujin'le sabah karşılaşmamız planlıydı. Sen yanımda olduğun için kolyeyi o alacaktı ben de onu açılışa davet edecektim." Birden puzzle parçaları gibi her şeyin yerine oturması ile gözlerim büyüdü.

— Siz o yüzden açılışta tuvalete gittiniz.

Gülümseyerek kafasını salladıktan sonra yanağıma bir öpücük bıraktı. "Kıyafetlerimi de yine sürpriz olsun diye Yeonjun getirdi, tuvalette değiştirdim." Hepsine teşekkür borçlu olduğumu aklıma not ettim ve sevgilimin dizinde duran eliyle oynamaya başladım. Onun gibi birine genç yaşta sahip olduğum için çok şanslıydım. Önümüzde bir ömür ve yaşanacak birçok anı vardı daha. Bazen gelecek planları yaparken ilişkinizi içine katmaya çekinirsiniz ya, Jimin'de öyle olmuyordu. Hiçbir çekincem ve kaygım yoktu. İçimde bir yerlerde beni bırakmayacağını biliyordum.

— Hafta sonu Busan'a gidelim mi? Seni ailemle yüz yüze tanıştırmak istiyorum.

Tepkisine bakmak için bakışlarımı yüzüne çıkardım. Şaşırmış ama mutlu bir ifadesi vardı. "Olur güzelim, ben de tanışmayı çok isterim." Gülümseyip bir şey daha diyecekken telefonuma gelen bildirim sesiyle durdum ve bildirime baktım.

pray for me • winrinaWhere stories live. Discover now