0.6

267 28 30
                                    

Tanrım... nereden giriş yapacağımı bilmiyorum bile. Karina'nın yaptığı o şeyden sonra yüzüne bile bakamamıştım. O ise şu an hiçbir şey olmamış gibi umursamazca babasıyla konuşuyordu. Kafamı halıdan kaldıramıyordum resmen ve deseni ezberlemiştim artık. "Winter, bana kahveleri yapmamda yardım eder misin?" Adımın geçtiği cümle ile kafamı kaldırıp Irene'e baktım. Gülümseyerek cevabımı bekliyordu.

Ortamdan kaçmak benim için daha iyi olacaktı bu yüzden kafamı sallayıp mutfağa kadar onu takip ettim. Mutfak kapısından girer girmez kolumdan tutup beni içeri çekiştirmişti. "Anlat çabuk." Neyi kastettiğini anlamadığım için kaşlarım çatıldı.

— Ne?

Gözlerini devirip işaret parmağı ile yüzümü gösterdi. "Hâlini diyorum. Ne olduysa anlat." Evet tanıştırayım Irene ve olağanüstü gözlem yeteneği. Siz sorununuzu kimseye belli etmediğinizi sanarken o K9 köpeği gibi kokunuzdan bile anlıyor.

— Olmadı bir şey.

Kardeşin dolaylı yoldan dudaklarımı öptü bu yüzden hayvan gibi utanıyorum ama o sikine bile takmıyor diyemezdim. Gözlerini kıstı. "Jimin mi bir şey yaptı?" Pekâlâ şu an gereksiz derecede korkutucu gözüküyordu.

— Gerçekten olmadı bir şey, yorgunum sadece.

İnanmadığını ne kadar belli etse de daha fazla üstelemedi. "Peki öyle olsun bakalım." Teşekkürler tanrım. Başka bir şey demeden mutfaktan çıktığında tekrardan onu takip ettim. Eski yerlerimize oturduğumuzda Jimin'le göz göze geldim. "Kahveler?" Kahveler şeyde ya ananın a- neyse şu an sırası değildi.

— Kahve bitmiş.

"Neyse zaten biz de konuşacağımızı konuştuk, kalksak daha iyi." Ne demek kalksak? Bir de evime mi geleceksin Yu Jimin? Gerçekten hareketlerini umursamayan çok insan gördüm ama sen türünün tek örneğisin. "Yine kızın evini kendi evin yaptın." Bir şey çaktırmamak için güldüm fakat çok haklısınız Bay Yu lütfen gelmesine izin vermeyin. "Yalnız kalmıyor işte baba, daha iyi." Emin ol bugün yalnız kalsam daha iyi canım arkadaşım benim. "Minjeong için sıkıntı yoksa bana laf düşmez." Babasının önünde tabii ki hayır gelme diyemezdim. Bunu ona yapacak kadar düşmemiştim daha bu yüzden kafamı iki yana salladım.

— Yok efendim, merak etmeyin.

"Çıkalım o zaman." Kafamı salladım. Irene ve Bay Yu ile vedalaştıktan sonra evden çıkmıştık. Baş başa kaldığımızda içimi garip bir his kapladı. Hem konuşmak istiyordum hem de hiçbir şey konuşmak istemiyordum. O ise hemen kaskını takıp motora binmişti. Bileğimdeki buffı çözüp gözlerim ve alnım açıkta kalacak şekilde yüzümü kapattıktan sonra ben de kaskımı taktım ve arkasına yerleştim. "Bugün eve gitmiyoruz." Dediği şeyle kaşlarım çatıldı.

— Ne demek eve gitmiyoruz?

Hafif gülüşünü duydum. "Başka bir yerde kalacağız, sürpriz." Bir şey söylemeden ellerimi beline doladığımda motoru çalıştırmıştı. Umarım elin oteline falan gitmiyoruzdur yemin ediyorum beynini eline veririm Yu Jimin.




*****




Elin oteline gitsek daha iyiydi sanırım. Dağ başına gelmiştik resmen. Dağ başı derken, ciddi ciddi dağ başı baya uçurum kenarıydı. Motoru durdurmasıyla kaskımı çıkardım ve indim. Burası uzun bir vadiydi. Uçurumun altından geniş bir nehir geçiyordu ve etrafı düzlük doluydu. Etrafı incelerken belime sarılan el ile omzumun üstünden Karina'ya döndüm.

— Neden geldik buraya?

Gülümseyip yamaca yakın ahşap küçük bir ev gösterdi. "Burası Lisa'nın." Lisa kuzeni Jennie'nin eşiydi. Tanıştığımızda beni Karina'dan daha çok sevdiğini söylediği için favorim olmuştu. "Bir günlüğüne bize ayırması için rica ettim." Pekâlâ çok ince bir düşünceydi, her şey hoş ve güzeldi fakat yüksekten korkarken burayı seçmesi onun için iyi miyidi? Elimde olmadan endişelenmiştim.

— Sen rahat olacak mısın?

Anlamadığı için tek kaşını kaldırdığında kafamla uçurumu gösterdim. "Merak etme iyiyim ben, gel evi göstereyim sana." Gülümseyip belimdeki elini indirdi ve elimi tuttu. Ahşap eve doğru ilerlerken yüzüne baktım. Gerçekten iyi gözüküyordu. Belki de korkusunu yenmiştir. Şimdilik boş verip eve girdim. Zaten rahatsız hissederse fark ederdim ve gitmek için bin türlü bahane bulurdum o yüzden sıkıntı yoktu.

Evin içini incelemeye başladım. Resmen tek odalıydı. Sol tarafta küçük bir tezgah ve ocak vardı, mutfak havası veriyordu. Onun ilerisinde taştan bir şömine ve önünde oturacak iki sandalye yer alıyordu. Sağ tarafta ise çift kişilik bir yatak ve karşısında duran duvara bakan bir projeksiyon cihazı vardı. Lisa gerçekten insanlardan uzaklaşarak karısıyla nasıl vakit geçireceğini iyi biliyordu.

— Çok hoş bir havası var.

Dediğim şeyle yüzünden düşmeyen gülümsemesi genişlemişti. Memnun olmam onu mutlu ediyordu. "En güzel kısmını daha görmedin." Yatağın yanında duran kitaplığı kendisine çekip tekrar ittirdiğinde kitaplık bir kapı gibi açılmıştı. Gördüğüm şeyle şaşkınlıkla Jimin'e baktım. "Gel hadi." Merakla yanına gittiğimde o çoktan içeri girmişti bile. Onu takip edip içeriye girdim. Burası boyalar, tuvaller ve çizilmiş tablolarla doluydu. Tabloların altındaki K.J. imzası Jennie'nin çizdiğini gösteriyordu. Karina'nın çizime onun sayesinde başladığını biliyordum fakat daha önce Jennie'nin çizimlerini hiç görmemiştim. Hayranlıkla tabloları inceledim.

— Bunlar çok güzeller...

"Evet çok güzel çiziyor şerefsiz." Dediği şeye güldüm. Tüm bunları saklamasına şaşmamalıydı. Hepsi çok değerli çizimlerdi. Odanın sağ köşesinde duran tuvalde Lisa'nın çizimini gördüğümde gülümsedim. Aklıma Karina'nın beni çizmesi gelmişti. Parmağımla tuvali gösterdim.

— Bak, o da Lisa'yı çizmiş.

Ellerini belime dolayıp arkamdan sarılmış ve başını omzuma yerleştirerek benimle birlikte tuvale bakmıştı. "İstersen bu akşam çizebilirim seni, buraya anı olarak bırakırız." Güzel bir fikirdi ama ister istemez çekinmiştim.

— Ayıp olmaz mı?

Kıkırdamıştı. "Tuvalin parasını verirsem bir şey demez merak etme." Onunla birlikte güldüm. Sabahki gerginliğe nazaran günün geri kalanı güzel geçeceğe benziyordu.




...




Dayanamayıp bu bölümü de attım. Gaza gelirsem diğerini de atabilme ihtimalim çok yüksek wüqpsüşfğwüsğdğwğ

pray for me • winrinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin