0.3

330 34 43
                                    

Yüzüme vuran gün ışığı ile gözlerimi araladım. Vücudum belime sarılı elleri hissettiğinde içim huzur doldu. "Günaydın kelebek." Etrafı daha yeni algılayabilen gözlerim yüzünü bulduğunda gülümsedim.

— Günaydın~

Çoktan üzerini giyinmiş ve makyajını yapmıştı. Büyük ihtimalle kahvaltımı da hazırlamıştı çünkü omlet kokusunu alabiliyordum. Fakat beni asıl etkileyen şey gitmek için uyanmamı beklemesiydi. Kim bilir ne zamandır öyle izliyordu beni. "Kahvaltın içeride hazır, formanı da yatağın ucuna bıraktım." Demesiyle düşüncelerimden sıyrılıp anladığımı belirtmek için kafamı salladım.

— Teşekkür ederim, bir tanesin.

Burnuma minik bir öpücük bırakıp yataktan kalkmıştı. Birden ona bugün ne yapacağını hiç sormadığımı fark ettim. Gerçekten aptalın tekiyim.

— Şey... soracaktım ama fırsat olmadı, ne yapacaksın bugün?

Telefonunu ve cüzdanını cebine yerleştirirken gülümsedi. "Şirkette olmam lazım, ortaklıklarla alakalı bir toplantı." Bu neden gömlek giyindiğini açıklıyordu. Dedesi hisselerini Karina'ya devrettiği için bu tür toplantılara katılması zorunlu diyebiliriz.

— Pekâlâ dikkatli git.

Gülümseyerek kafasını salladıktan sonra odamdan çıkmıştı. Gözüm saate kaydığında hazırlanmam gerektiğini fark edip yatağımdan çıktım. Her şeyden önce şu omleti yemem gerekiyordu.



*****



Tanrım sonunda öğle arasına girmiştik. Ryujin tüm kimya dersi boyunca kulağımın dibinde açım diye ağlamıştı ve beynim patlamak üzere. "Hadi Winter midem bağımsızlığını ilan ediyor anasını satayım." Gözlerimi devirip sıramdan kalktım ve Ryujin'in koluna girdim. Birlikte yemekhaneye doğru ilerliyorduk. "Anlat bakayım dün neler oldu?" Karina'dan hoşlandığımı bilen tek kişiydi. Hâliyle böyle durumlarda ne yaptığımızı oldukça merak ediyor ve genelde Karina'ya sövüyordu.

— İşte siz gittiniz ben duşa girdim, sonra saçlarımı tarayıp kuruttu. Ondan sonra ufak sandviçler yapmıştı onlardan yedik ve yattık.

Yemekhanenin girişine gelmişken gözlerini kısıp suratıma baktı. "O kadar aptal değilim Kim Minjeong detaylara gir." Pekâlâ Ryujin'den kurtuluş olmayacağını biliyordum. Yakınlarda tanıdık biri var mı diye gözlerimle hızlıca yemekhaneyi taradım. Herhangi bir tehlike gözükmüyordu.

— Saçlarımı tararken şey oldu.

Merakla gözlerimin içine baktığında devam edebilmek adına dudaklarımı yaladım. Zihnimde o ana dönmek bile dudaklarımı kurutmaya yetiyordu.

— Bugün gelemeyeceği için özür olarak kendisi şarkı söylemek istedi.

Sahte gözyaşlarını siliyormuş gibi yaptı. "Karina'nın meşe odunu olmadığı anları da mı görecektim?" Dediği şeye kısaca gülüp devam ettim.

— Geçen sene doğum günümde söylediği şarkıyı söylemeye başladı.

"Ne?" Ryujin tüm yemekhanenin ortasında bağırdığında gözlerim büyümüştü. Hızlıca elimle ağzını kapattım. Etrafıma baktığımda bir çok gözün bize döndüğünü gördüm.

— Mal mısın kızım sen, ne bağırıyorsun?

Fısıldayarak kızmak nasıl oluyorsa onu yapmıştım. Garip sesler çıkardığında elimi ağzından çektim. "Minjeong sen olayın farkında mısın acaba?" Gerçekten şu an bu konu ulu orta konuşulacak bir şey değildi. Elinden tutup köşe masalardan birine doğru ilerledim. Sıkıntıyla nefes verip oturduğumda Ryujin de karşıma oturmuştu.

pray for me • winrinaWhere stories live. Discover now