¹⁴- Kim bu s*k?

Börja om från början
                                    

-"Çok korkuttun bizi Eren. Merih'i geçtim kıskançlıktan kuduran Güneş abin bile neredeyse ağlayacaktı." Dediğinde güldüm. Şakacı şey seni. Elim ayağım tutsa gider kına alır güneş paneli götüne yaksın diye hediye ederdim dediği lafa bak.

Haha.

Ama sonra bir şey oldu bana. Ne olduğunu anlayamadan yüzümü boynuna gömüp ağlamaya başladım hüngür hüngür. "N-ne oldu? Canını mı yaktım? Abi?"

Susturamıyordum kendimi. Yaşlar tıpkı kollarım gibi bana sormadan akıp gidiyordu. Çıkmazda gibiydim. İçimde ki o acı, o korku sürekli hissettiğim bir şey değildi. Görmezden gelebildiğim çok an vardı ama bazen öyle bir  bastırıyordu ki kime anlatsam ya da ne yapsam geçer bilmiyordum. Özellikle bu bedende hiçbir şey yapamıyor olmak elimi kolumu bağlayan yegâne şeydi. Biri bana tam anlamıyla sarılsa geçecekti biliyorum. Ama o sıcaklığı bir türlü bulamıyorum.

Ruhum var olduğundan beri üşüyordu ve bunu kimse görmüyordu. Şimdi ise bana her sarıldıklarında kendimi kaptırmadan duramıyordum. Onların kolları arasındayken sanki her şeyle mücadele edebileceğim o güç yüreğime veriliyor gibiydi. Bir ailem varmış, sırtımı yaslayacağım bir dağ varmış gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum.

Bu duygu zehirliydi ve ben buna kapılmadan yapamıyordum.

{}{}{}

Beni susturan şeylerin listesi!

Feza'nın koynu, emziğim, pışpışlanmak ve su!

Uzun bir ağlama seansından sonra göğsüm çok ağrıyınca mecbur susmak zorunda kalmıştım. Şimdi de ağzımda ki emziğimi güçsüzce emerken yanımda uzanan Feza'nın parmağını tutuyordum sıkı sıkı. Ağlarken farkında olmadan tutmuştum ve şu anda bırakasım yoktu. Çünkü bırakırsam giderdi ve ben bunu istemiyordum. En azından şimdilik.

Sürekli götüme vuran eleman tekrar odaya gelip yanımıza uzandığında iki devin arasında minicik kalmıştım. Bu görüntü komiğime gitmişti. Sanki uzun ve yüksek kale duvarları tarafından korunuyor gibiydim ve bu his çok hoştu. Ayaklarımı sallarken gülmeden yapamamıştım.

-"Şuna bak. Ağlamaktan helal oldu şimdi de gülüyor sıpa." Diyerek sırıtan adama döndüğümde berrak zihnimle inceleme fırsatım olmuştu onu.

Feza'nın ki gibi kara saçları ve mavi gözleri vardı. Feza'dan kaslıydı ve kavruk tenini süsleyen bir sürü dövmesi vardı. Asker tıraşlıydı. Boynunda da künyesi vardı. Asker miydi acaba? Künye ışık yüzünden çok parladığı için göremiyordum adını. Kimdi bu? Feza'yı andırıyordu ama çok dikkatli baktığında fark edebiliyordun bu benzerlikleri.

-"Beğendin galiba? Feza kadar var mıyım bari?" Diye göz kırptığında karşısında bir yetişkin varmış gibi konuşması beni güldürmüştü. Sanki bu bebek vücudunda benim gibi bir ruhun varlığından haberi var gibiydi ve saçma salak tipler yaparak konuşan insanlardan sonra bu konuşma şekli çok iyi gelmişti.

-"Bak ya nasıl da gülüyor yiyeceğim şimdi!" Yüzünü hafif çıkmış göbeğime bastırıp salladığında gıdıklandım. Biz ikimiz keyifle gülüşürken Feza da koluna yasladığı başı ile bize bakıp sırıtıyordu. Bu ortam sıcacık yapmıştı içimi.

Şımarıyorum ama ben...

-"Suyu hazırladın mı?" Diye Feza sorduğunda beni gıdıklamayı bırakıp ona baktı.

-"Merih hevesle ben hazırlarım dedi bende ona bıraktım." Dedikten sonra tekrar göbeğime gömülüp gıdıklamaya başladı.

Yeter lan p*şt gülmekten karnım ağırdı!

küçük ayı ve büyük ayılarDär berättelser lever. Upptäck nu