14. Bölüm

5.1K 401 144
                                    

Bakışlarım dairemin içinde gezinirken derin bir nefes aldım.

Tam o anda kapının tıklaması heyecanla yutkundum.

Yerimden de aynı heyecanla kalkarken "Gel." Dedim.

Kapının açılması ile içeri giren hatuna döndü bakışlarım. Bu Yıldız Kalfaydı.

Arkadan kapıyı kapatması ile boğazını temizledi. Bende o sırada yutkundum ve duruşunu dikleştirdim.

"Bir şey mi oldu Yıldız Kalfa, bu daireden taşınmam mı icab eder?" Diye sorduğum zaman yüzünde bir gülümseme oluştu.

"Daha yeni geldin, nereye gidersin? Onun için gelmedim." Dediği zaman kaşlarım çatıldı.

"Vallahi senden kıymetlisini şu yüce haremin ruhu bile görmemiştir. Daha kumaşların gelmeden tekrar halvete istendin." Dediği zaman dudaklarımın kenarı duyduğum şeyle kıvrıldı.

"Hünkarımızı kendine meftun ettin." Diye ardına ekledi.

"Ancak merak buyurma adet gereği ikinci gün halvet yaşanmaz. Padişah sevdiği haremleri ile vakit geçirmek için ikinci gün yanlarına ister." Dediği zaman kalp atışlarım hızlandı.

Demek ki cinsel birliktelik için beni çağırmamıştı. Beni görmek istiyordu.

Zaten bu sabahtan beri aklımdan çıktığı da yoktu. Şimdi onu tekrar görmenin verdiği zevkle yanıp tutuşuyordum.

"Neyse, akşam vakti yakındır. Tez hazır olasın, güzel kokularını sür en nacize kumaşları donan. Ben sana altın yolda refakat etmek için kapı önünde beklerim." Dediği zaman çıkışa doğru yavaşça ilerledi.

"Teşekkür ederim." Dediğim zaman adımlarını durdurdu. Bakışları arkaya dönerken "Ne demek? Bu benim vazifemdir." Dedi ve gülümseyerek.

Hemen ardından da daireyi terk etti.

Ben hızla dolabıma doğru adımlarken içini açtım. Afife Sultan zamanında bir çok kumaş vermişti, elbiseler diktirmişti.

Bana hediye ettiği kokuları da alırken paravanın arkasına geçtim.

İçindeki heyecan ve mutlulukla kendimi donatırken aklımdaki tek bir kişi vardı. Mestan Han..

Daha sonra her şeyi hallettikten sonra daireden bende çıkış yaptım.

Daire önünde beni bekleyen Yıldız Kalfayı gördüm zaman önce beni baştan aşağı bir süzdü.

"Benden bile güzelsin Fatin." Dediği zaman gülümsedim.

Kafası ile ilerlememi işaret edince hareket etmeye başladım.

Koridorlardan geçerken kendimi harem taşlığında buldum.

Gözlerim istemizce haremden içeri giderken bir çok cariyenin baktığını gördüm.

Bir çoğu imrenerek bakıyordu, haklılardı.

Ama bu haklarını yerlerine getirmelerine müsade etmeyecektim.

Seneler sonra belki de Mihri Sultandan sonra ben harem şartları ile oynayacaktım.

Mestan Hanın yanında benden başkasının yeri yoktu, olamazdı.

Tüm bu düşünceler aklımda dolanırken duyduğum şeyle düşünceler bir toz bulutu gibi esip, gitti.

"Destur Letafet Sultan hazretleri."

Kaşlarım istemsizce çatılırken, hafif bir selam durdum.

Bu selamlar son selamlardı, gittikçe hafifletiyordum selamlarımı.

Letafet Sultan tamda tahmin ettiğim gibi yanıma doğru adımlarken kafamı yavaşça kaldırdım.

Bakışları kinle bendeyken baştan aşağı süzdü. Ciddi bir şekilde kıskandığını hissederken o gözleri gözlerimde durdu.

"Nereye böyle Yıldız Kalfa? Bayram değil seyran değil." Dedi gözlerini benden çekip Yıldız Kalfaya döndürerek.

"Halvete gideriz sultanım, hünkarımız Fatini istediler." Dedi.

Letafet Sultanın yüzü duyduğu cevapla memnuniyetsiz bir şekilde kasıldı.

"Müsade etmiyorum." Dediği anda kas katı kesildim.

Sinirle bakışlarım onun gözlerine biterken, onunda gözleri bende bitti.

"Halvete gitmene müsade etmiyorum." Dediği zaman "Bunu yapamazsınız." Dedim anında.

"Sen bana makamımı mı öğretiyorsun? Haseki Sultan olarak buna hakkım var." Dediği zaman "Hünkarımızın emirlerini çiğneyemezsiniz!" Dedim sinirle.

Tüm tüylerim diken dikendi, dişlerimi sıkıyordum. Bunu yapmasına izin vermeyecektim, o has odaya gidecektim.

Bakışlarım Yıldız Kalfaya dönerken "Hadi Yıldız Kalfa." Dedim ve adımlamaya başladım.

"Bir adım daha atarsan kendini zindanda bulursun." Diye ardımdan bir ses duymamla ses harem taşıdığında yankılandı.

"Hiçbir şey-" Demiştim ki "Letafet!" Diye bir ses duydum.

Bakışlarım arkama dönerken az ilerideki Mestan Hanı görmem bir oldu.

Kalp atışlarım hızlanmaya başlarken, yüzümdeki gülümsemeye engel olamadım.

Tam o anda "Destur Sultan Mestan Han hazretleri." Diye Yıldız Kalfa biraz heyecanla konuşurken Mestan Han, Letafete doğru ilerledi.

Herkes selam dururken benim aklıma onun emri geldi. Bana selam durma demişti, şuan haremdeki selam durmayan tek kişi bendim.

"Sen kendini ne sanarsın?" Diye sorduğu zaman bu sefer onun sert ve otoriter sesi harem taşıdığına yankılandı.

"Hünkarım, ben masum-" Diyordu ki Letafet Sultan, Mestan Han anında elini kaldırdı ve onu susturdu.

"Sultan anası biçiminle yalan söylemeye utanmaz mısın? Evvelden beri sizi dinlerim, hakikatten haberim vardır." Dedi sert sesiyle Mestan Han.

"Sen benim haremime, altın yoluma karışamazsın." Dediği zaman ona doğru bir adım attı.

Sinir dolu nefesi Letafetin yüzüne vururken "Bunu anca Afife yapabilir o da  harem ondan sorumlu olduğu için." Dedi.

Ardından bakışları bana dönerken "Bir daha asla benim haremime bu şekilde davranmaya kalkma, yoksa bilirsin emirlerim karşısında boynun kıldan incedir." Dedi resti çekerken.

Şimdi aşk bütün damarlarımda delicesine akarken, gözlerim titredi.

"Yıldız Kalfa." Dediği zaman Mestan Han, Yıldız Kalfa anında "Emredin hünkarım." Dedi.

"Yatırın falakaya, 50 sopa vurun. Belki aklını başına devşirir." Dediği zaman Yıldız Kalfa şok ile Mestan Hana baktı.

"Bir sultanın falakaya yatırıldığı nerede görünmüştür hünkarım?" Diye şokla sorduğu zaman Mestan Han'ın bakışları Yıldız Kalfaya döndü.

Yıldız Kalfa yutkunurken "Emredersiniz hünkarım." Dedi.

Letafet sinirle Mestan Hana bakarken yanına gelen ağalara kendini teslim etti.

Gözlerindeki nefreti görmemle tüylerim diken diken oldu. Mestan Hanı sevmediğine yemin edebilirdim şimdi.

Mestan Han onu geçip giderken bakışları bana döndü.

Gözlerinin içi parlarken yanıma geldi ve elini belime koydu.

Çenesi ile altın yolu işaret ederken, belimden biraz ittirip beni hareket ettirdi.

Altın YolWhere stories live. Discover now