4. Bölüm

6.2K 463 105
                                    

"Destur Afife Sultan hazretleri." Diye Yıldız Kalfa bağırdığı zaman duruşumu dikleştirdim.

Yanımdaki Sultan büyük harem kapısından içeri girerken, rakkaseler dansı bıraktı ve selam durdu.

Müzik kesilirken yanımdaki esmer ve asil sultan sultanların eğlencelerde oturduğu yere gitmeye başladı.

Tam o anda görüşüme giren Letafet Sultan oturduğu yerden kalktı ve selam durdu.

Bende Letafet Sultana selam dururken, Afife Sultan sultanların oturduğu yerdeki en büyük tahta oturdu.

Afife Sultana selam durmak için kalkan cariyeler yavaşça otururken Letafet Sultan da oturmaya başladı.

Tam o anda müzik tekrar başlarken, rakkaseler dansa geri döndüler.

Afife Sultan yüzündeki gülümseme ile çevresine dönerken bakışları Letafet Sultana döndü.

Letafet Sultan yüzünde samimiyetsiz bir gülümseme ile "Hoşgeldiniz sultanım. saatiniz, sıhhatınız nasıldır?" Diye sordu.

Afife Sultan mütevazi bir gülümseme ile "Nasıl olsun be Letafet? Çok şükür geçiyor günlerim." Dedi.

Letafet Sultan yavaşça kafasını sallarken, Afife Sultanın bakışları başka bir yöne döndü.

"Ne iyi ettiniz de bu eğlenceyi tertip ettiniz." Diye lafa geldiği zaman Letafet Sultan, Afife Sultan'ın bakışları Letafet Sultana tekrardan geri döndü.

"Aynen, seni de eğlendirmiş olduk bu vesileyle." Dediği zaman Letafetin yüzü soldu.

Afife Sultan kafasını hafif kaldırırken "Geçen geçe istenmemişsin, moralin bozulmuştur." Dedi.

Letafet alt durağını ısırırken, kafasını yavaşça diğer tarafa çevirdi.

"Âdetimdir sultanım." Dediği zaman Afife Sultan yavaşça kafa salladı.

Ardından "Tabii, âdetliyken zinhar olmaz ama geçen haftada âdetindi." Dedi gülümsemeye başlayarak Afife Sultan.

Letafet Sultan, Afife Sultanın yüzüne dâhi bakmazken ayaklandı.

"İznizinle daireme döneyim sultanım, istirahat etmek isterim." Dedi birden.

"Et tabii, âdetliyken konuşmak bile yoruyor. Sen istirahat et, ne de olsa topkapı da eğlence çok." Dedi iğneleyici bir tonla.

Letafet Sultan cevap vermezken yanlızca selam durdu ve arkasını dönüp gitti.

Afife Sultan zafer edasıyla onun arkasından bakarken derin bir nefes verdim.

"Sultanım." Dediğim zaman bakışları bana döndü.

"Özel değilse sual etmek isterim, Letafet Sultanımızdan neden bu kadar nefret ediyorsunuz?" Diye sorduğum zaman bakışları tekrar önüne döndü.

Ben cevap vermeyeceğini düşünerek "Rahmetli validemin sorumlusu o dur." Dedi keskin bir tonla.

Benim bakışlarım ona dönerken yüzünde vefasız bir surat vardı.

O keskin ses tonu ve suratı yüzünden benim tüylerim diken diken olurken o yüzü birden değişti ve mutlu bir tonla "Macide, rakkaselere söyle yayla dansı yapsınlar." Dedi.

Çok kısa bir süre içinde geçirdiği ruh değişimi karşında ben hayretle ona bakarken onunda bakışları bana döndü.

Ben tam bu esnada "Sultanım, burada zaten hünkarımız yok. Ben daireye gidip istirahat edebilir miyim?" Diye sordum.

Kafasını ağır ağır sallarken "Ama altın yoldan git daireye, belki biri ile karşılaşırsın." Dediği zaman kafamı salladım kalbimde oluşan anlık heyecanla.

Yerimden kalkıp selam durdum ve arkamı dönüp gitmeye başladım.

Hızlı bir şekilde adım atmaya başlarken, duruşumu dikleştirdim.

Altın yola giriş yaparken kalbimde hiç olmayan bir heyecan vardı.

Koridor kapkaranlıktı, amacım ona yakın olmak olsa da yine de ondan korkuyordum.

Alt dudağımı ısırmamla belki çok hızlı buradan geçersem onunla karşılaşmam diye düşündüm.

Ondan kaçmak için belki de koşmak en iyi çözümdü.

Birden hızlamam ile gözlerimi kapattım. Bu yolun hemen bitmesini istiyordum.

O an bir şeye çarpmamla hızla gözlerimi açtım. Tam o anda beni tutan iki el ile gözlerim elin sahibinin gözlerine döndü.

O an karanlık koridorda meşalelerin aydınlattığı iki çift kara göz gördüm.

Tüylerim diken diken olurken, kanım çekildi.

"Hünkarım?" Dediğim zaman tam ondan ayırıp selam duracaktım ki kollarımı tutan elleri sıkılaştı ve ondan ayrılmamı engelledi.

"Nereye?" Diye sorduğu zaman alt dudağımı ısırdım. Yine ses tonunu duymuştum.

"A-Afife Sultan'ın dairesine." Dedim ki bana doğru bir adım attı.

"Niye bu kadar hızlı yürüyorsun, birinden mi kaçıyorsun?" Diye sorduğu zaman yutkundum.

Belki de ondan kaçmak için bu kadar hızlı koştuğumu anlamıştı ya da gerçekten bir olasılık ile tam isabet etmişti.

Ben bir cevap vermezken, o gözlerimin içine bakmaya devam ediyordu.

"Karanlıktan korkuyorum hünkarım." Dediğim zaman hızla gözleri bendeydi.

Bir kaç saniye kaşları çatıldı ve ne dediğimi kendi beyininde tarttı.

Hemen ardından dudaklarının kenarı yavaşça kıvrılırken "Karanlıktan korkuyorsun?" Dedi hafif neşeli bir sesle.

Hemen ardından "Merak etme, benim sarayımda başına hiçbir şey gelmez." Diye eklediği zaman yutkundum.

Ama bunu az önceki gibi hafif neşe ile söylemişti. Sözlerindeki ciddiyeti damarlarımda hissetmiştim.

Ben vücudumu ve ruhumu sarıp sarmalayan şeyle derin bir nefes aldım ve "Müsadenizle." Dedim.

Onun omuzlarımdaki eli aşağı doğru inerken ben geriye doğru çekildim ve selam durdum.

Tam o anda da önüme dönüp yavaş adımlar ile ilerlemeye başladım. Zaten korktuğum şeyle karşılaşmıştım.

"Korktuğun şeyle karşılaştığın için mi yavaş gidiyorsun?" Diye karanlıkta yankılanan bir ses duyunca tüylerim diken diken oldu.

Ben arkamı dönerken, bakışlarım ona döndü.

Onu zar zor meşalelerin aydınlatması ile görüyorum. Ama gözleri bendeydi, o çok netti.

Ben yutkunurken tekrar selam durdum ve önüme döndüm.

Şuan buna hiçbir şey diyemezdim, en iyisi cevaplamamaktı.

Ben ilerlerken onun gözlerinin bende olduğundan emindim.


Altın YolWhere stories live. Discover now