11

65 8 30
                                    

"Yaklaş, o dokunuşu hissetmeme izin ver Damarlarında dolaştığımı hisset"

Touch-TENDER

Touch-TENDER

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

****

Beklenmedik anlar vardır hayatta; bazıları ürpertir, bazıları ise sonsuza dek sürsün istenir. Her ikisinde de şaşkınlık ve heyecan hâkimdir. Ürperten anların üzerimizde bıraktığı tesir hiç hatırlanmaması gereken anılar bölümünde yerini almıştır lâkin diğerinde böyle değildir. Sonsuza dek sürsün istediğimiz o anlarda kalır insan; zaman üzerine tozlu çarşaflarını örtse de tutunur sımsıkı. Yaşamak oldukça basit ama yorucudur da. Dinlenme noktaları olmalıdır, nefes nefese kaldığımızda duracağımız ve ciğerlerimize temiz havanın dolacağı yerler. Bu bir yer de olabilir bir insanda; her türlü, yaşamak için durmalı ve hissetmelidir insan. Ölümün gerçekliği tenleri soğuğa çevirmeden hemen önce, içimizde akan kanın sıcaklığı tüm bedeni sarıp sarmalamalıdır.

Günler önce yağmurun tenine dahi değmesini istemeyen Jimin, sevdiği adamın karışısında sırılsıklam olmayı umursamamıştı. Eylül ayının onlara sunduğu sağanak yağmur, çok kusursuzdu gözlerinde. Hoseok'un üzerindeki siyah hırka bedenine yapışmıştı. Jimin ne zamandır hareketsiz durduğunu fark ederek genç adama doğru adımladı. İçinde alev alan hisler, hareketlerini dürtüsel kılmıştı. Ellerini Hoseok'un boynuna dolayıp gözlerinin en derinine baktı "gerçek olduğunu anlamam gerek" çok geçmeden dudakları, sevdiği adamın dudaklarıyla buluştuğunda alev alev yanıyordu Jimin. Hoseok'un elleri hiç zorlanmadan narin beline dolandı, yıllardır ezberinde gibiydi. Küçük olanı kendine iyice çekerek sırılsıklam olmuş bedenleri birbirine değdirdi.

İçlerindeki özlem yağmur damlaları gibi her öpüşte daha da çok artıyordu. Hoseok, kapattığı gözlerini açarak geri çekildi. Gecenin karanlığında, yoğunlaşmış gözbebekleri ve aldığı hızlı nefeslerle Jimin'e baktı. Jimin ise boynuna dolamış olduğu ellerini çekmeden yüzünü de oraya gömdü. Yağmurla karışan o muhteşem koku, her seferinde büyülüyordu Jimin'i. Hoseok buna karşılık ıslanmış saçlarına öpücük kondurmuştu, kıpkırmızı olan dudakları her öpüşte titriyordu "içeri girelim, hasta olacaksın." Başını sallayarak onayladı onu Jimin. Düşürdüğü şemsiyeyi yerden alıp kapattı, zaten ıslandıkları için kullanmaya gerek duymadı. Genç adamı arkasında bırakarak evin önüne gitti ve vakit kaybetmeden kapıyı açtı.

Islak ayakkabıları girişte çıkardıktan hemen sonra Jimin, tavan arasındaki odaya yönlendirdi Hoseok'u. Genç adam oldukça ıslanmıştı ve Jimin biraz mahçup hissediyordu. Geniş odaya geldiklerinde kısaca göz gezdirdi Hoseok; Yatağın hemen üstünde olan pencere yağmur damlaları ile süslenmişti, odayı aydınlatan loş ışıklarla birlikte çok güzel bir görüntü çıkmıştı ortaya. Huzurlu ve heyecanlıydı Jung Hoseok, araya giren zaman biraz çocuklaştırmıştı onu. Üzerindeki gerginliği atmak için çaba gösteriyordu. Işıltılı gözlerle Jimin'i izliyor, bundan dolayı sadece kalbinin sesini işitiyordu.

before sunrise || jihopeWhere stories live. Discover now