3

144 16 51
                                    

"Bir yaz aşkı için çok fazlaydı ve "Biz" demek için
Çünkü sen benim kaybedebileceğim bir şey değilsin."

August- Taylor swift

August- Taylor swift

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

****

"Çok yedik galiba." Jimin'in yüzünü buruşturup, karnını tutarak söyledikleri hoseok'u güldürdü. "Bayağı acıkmışsın. Garson bile geri kalan siparişleri getirirken büyük bir şaşkınlık yaşıyordu." Jimin hoseok'un ironi dolu sözlerine göz devirip etrafına baktı. Hava daha kararmamıştı. Bu jimin'i nedensizce sevindirdi. Günün onlar için hiç bitmemesini tanrıdan dileyecek kadar istekliydi.

"Şimdi ne yapıyoruz?" Hoseok düşünceli görünen jimin'in karşısına geçip soruyu yönelttiginde jimin düşüncelerinden sıyrılıp karşısında duran genç adama baktı. "Şapkanı çıkarmakla başlayabiliriz." Düşünmeden dilinden dökülen kelimeler hoseok'u afallatı. "Neden ki?"
"Günümü birlikte geçireceğim insanın yüzünü görmek istiyorum da ondan. Birinden mi saklanıyorsun sen?"
"Ah ne? Hayır tabii ki. Güneş vardı diye takayım dedim çıkarmak aklıma gelmedi hiç."
"Garip.." dedi jimin şapkasını çıkaran hoseok'a bakarak.
"Garip olan nedir?"
"İnsanın kendinden kaçması.. Güneş gibi olduğunu söylemediler mi sana hiç? Güneşten kaçmak neden..aksine güneş ışıkları yüzüne vurunca çok güzel oluyor."

Ellerini uzun saçları arasında gezdirip, dağılan saç tutamlarını düzeltmeye çalışan hoseok, jimin'in kalbi ile dili arasında yol alan ve ona ulaşan cümlelerden dolayı yine ne yapacağını bilemedi. Yaşadığı olaylar yüzünden kırılan güvenini ve derinlere gömdüğü sevgisini bir anda ortaya çıkarmak ve bunu büyük bir kolaylıkla göstermek zordu. Bu durum sinirini bozmaya, onu daha da içe kapanık olmaya itiyordu. Oysa hoseok böyle biri değildi. Ama jimin bunu bilmiyordu. Nasıl biri olduğunu, nasıl sevdiğini, kendini ifade ediş seklini kısacası hiçbir şeyi gösteremiyordu ona. Elinde olsa ruhunu açıp gösterirdi. O istekle yanıp tutuşuyordu lâkin bunu nasıl yapacaktı? Bilmiyordu.

"Gel benimle." Elinden tutup peşinden sürükleyen jimin'e ayak uydurmaya çalıştı hoseok. Batmak üzere olan güneşin ışıklarının değdiği bir binanın önünde, asılı duran camı ortadan ikiye ayrılmış aynaya dönük durdular. Jimin, hoseok'un tam arkasında durup, güneş ışıklarının tamamının onun yüzüne değmesini sağladı. "Aranızda nasıl bir ahenk var görüyor musun? Gökyüzünün fotoğrafını çekerken kendi güzelliğinden bihaberdin. Yüzüne değen ışıkların yarattığı görüntüyü o zaman gördüm." Cümlesini tamamladıktan sonra aynada kendine dikkatle bakan hoseok'a baktı. Bu ânı fırsat bilerek daha çok izlemek istedi.

Hoseok tenine değen ve saçlarında gezen güneş ışıklarına baktı dikkatle. Renklerin yoğunluğu veya güneşin yaydığı sıcaklık mıdır bilinmez kalbinden midesine doğru yol alan kelebekleri ve onun yarattığı heyecanı hissetti. Güneşle anlaşmış gibi uykusundan uyanmıştılar. Ve onları uyandıran kişi birkaç saat önce tanıştığı jimin'den başkası değildi. Birden arkasını dönüp, hâli hazırda ona bakan jimin'e değdirdi bakışlarını. Bu sefer afallayan kişi jimin olmuştu. Hoseok'un yoğun bakışları yutkunmasana sebep oldu.

before sunrise || jihopeWo Geschichten leben. Entdecke jetzt