9. Bölüm | Açıkla

34 11 74
                                    

{Asıl aptallık, gerçeğin asla ortaya çıkmayacağını düşünmekti.}

Hayat ne de severdi bizi bambaşka insanlara dönüştürmeyi. Sahi biraz durup düşününce bizi değiştirenin hayattan ziyade insanlar olduğunu yeni yeni idrak etmeye başlıyorum. Hayat koşullarımızı bile biz değil insanlar belirliyordu. Bu kadar belirleyici etkenin olduğu bir yolda bizim rolümüz neydi? Düşünmeden edemiyorum. Bildiğim tek bir şey vardı. Bundan sonra hayatımı başkalarının ne yönetmesine ne de müdahale etmesine izin verecektim. Buna bile ailem dediğim insanlar neden olmuştu. Son olanlara dönüp baktığımda içimden geçirdiğim tek kelime "yazık" oluyordu. Bunu tamamen değiştirmekte kararlıydım. Buradan çıkacak ve tüm gerçekleri birinci kişi ağzından öğrenecektim.

Saat gece 2 idi. Korumalar bu saatlerde fark ettiğim üzere sadece dışarıda bulunuyorlardı. Planımı gerçekleştirmek için şimdi tam zamanıydı. Yavaş ve dikkatli attığım adımlarla olabildiğince sessiz olmaya çalışıyordum. Kapıyı araladığım an tok bir ses beni durdurmuştu.

"Bir yere mi gidiyorsunuz küçük hanım?"
Karşımda gördüğüm iri yapılı sert bir yüz ifadesi takınmış olan adam korumalardan biriydi.

Sahte bir gülüş sergilemiş ve karşımdaki adama bakmıştım.

"Lavobaya gidecektim."
"Takip et beni." deyip kolumdan tutmuştu. Demek kolumu tutacak cesareti vardı. Bu adama haddini az sonra bildirecektim. Lavabonun önüne geldiğimizde içeriye girmiştim. Kapının tam arkasına geçip gizlendim. Birazdan beni çağıracaktı ve cevap vermeyince içeriye girip bakacaktı. Yani öyle olmasını umuyordum. Yaklaşık iki dakikanın ardından kapı çalmaya başlamıştı.
"Hey! Çıksana artık." çal çal. Daha çok beklersin çıkmamı.

"Eğer şimdi çıkacak olmazsan kapıyı açacağım! Haberin olsun."
İçten içe gülüyordum.

"Sen bilirsin!" demesiyle kapıyı açmıştı. Tam kapıdan elini çektiği sırada kapıyı çekip sertçe bulunduğu yöne doğru ittim. Bu hareketim onu biraz afallatmış olmalıydı.

"Ah! Seni bu yaptığına pişman edeceğim."
dediklerini umursamamış ve tekmemi yüzüne geçirmiştim. Bu hareketim bayılmasına neden olmuştu.

"Sanırım biraz sert vurdum." deyip gülmüştüm. Beline takılı olan silahı alıp onu lavaboya doğru sürüklemiştim. Umarım kimse uyanmamıştır diye içimden geçiriyordum. Babam olduğunu söyleyen adam odasında olmalıydı. Yanlış hatırlamıyorsam odası alt katta bebeğimi bulundurduğu odanın tam yanındaydı. Az önce çıktığım odaya ilk girdiğimde bunu fark etmiştim. Korumaların şuan evde olmaması da işime geliyordu.

Alt kata indiğimde odasının tam önünde durdum. Kapıyı açtığımda kilitli olmaması işime gelmişti. Evet tahmin ettiğim gibi buradaydı. Uyuyordu. Yanında durup silahı alnına bastırmıştım. Alnında hissettiği soğuk metal ile hemen gözlerini açmıştı. Doğrusu bu kadar çabuk uyanacağını düşünmemiştim.

"Dora?"

"Hemen kalk ayağa!" diye emir vermiştim. Dediğimi ikiletmemiş ve hemen ayağa kalkmıştı.

"Kızım olduğunu ne güzel kanıtlıyorsun. Bende nerede kaldın diyordum."

"Kes sesini! Yürü hemen." verdiğim komutları yerine getiriyordu. Sanki yapmak istediğim şeyi yapmamı o da istiyormuş gibi bir hali vardı. Odadan dışarıya çıkmıştık.

"Şimdi çal şu kapıyı ve bebeğimi getirmesini söyle. Hemen!"

Birkaç saniyenin ardından kapıyı çalmış ve şöyle demişti.
"Yasemin hemen Atalay'ı getir." kadının ismini birkaç kez tekrar ettikten sonra sonunda Yasemin dediği kadın kapıyı açmaya tenezzül etmişti. Gördüğü manzara karşısında şok olmuş bir ifadesi vardı. Ona doğru atılıp bebeğimi elime almıştım. Bu süre zarfında silahı Fatih'in üstünden çekmemiştim. Bir elimde uyuyan bebeğim diğer elimde silah ile hem karşımdaki adamı yönlendiriyor hemde etrafı gözlemliyordum.

KargaşaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin