2. Bölüm | Umut

111 27 188
                                    


Evet ikinci bölümle tekrardan sizlerleyim. Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmazsanız sevinirim. Benim için yorumlar oydan bile değerli. Yorumlarınızı bekliyorum.
...

{İnsan zihni her şeyden karmaşıktır. Her an, her saniye sessiz çığlıklara ev sahipliği yapar.}

En büyük kayboluşlar zihinlerde yaşanır. En büyük çaresizlikler ise kalpte olandır. Fakat asıl acı boşa umutlanmaktı. Ya kardeşin yaşıyorsa demişti bana ve tek cümlesi beni düşüncelerime hapsetmişti. Ortada böyle bir ihtimal varken beni olaydan uzak tutmaları oldukça saçmaydı. Ama ben asla boş duramazdım. Bu olayı çözecektim.

Kafamdan türlü türlü planlar geçiyordu. Fakat hepsi mesleğimi tehlikeye atacak türdendi. Neyin içindeydim bilmiyordum. Gördüğüm rüyanın etkisiyle kendimi kardeşimin mezarının başında bulmuştum. Eğer gerçekten yaşıyorsa bu mezar boş olmalıydı. Bunu öğrenmem gerekliydi. Mezarı açmak için en kısa sürede izin almıştım. Tabi bundan Barış Binbaşı'nın haberi yoktu. Hem olsaydı eğer buna da bir şekilde engel olmayı başarırdı.

"Kazın." diye emretmiştim. Bekleyecek bir saniyem bile yoktu. Buraya ne umutlarla geldiğimi bir ben bir de Allah bilirdi. Söylediğimi ikiletmemişler mezarı kazmaya başlamışlardı. Kazma işlemi son bulduğunda o gün ne acılarla toprağa gömdüğüm tabutu gördüm. Tekrar tekrar geçmişi hatırlamak oldukça acıydı. O gün olanları hafızamda canlandırmaya çalıştım. Fakat Demirel'in en acı çektiğim anda bana ihanet etmesi şuan kaldırabileceğim bir şey değildi.

1 yıl önce

O ölmüştü. Mezarının başında bu gerçeği idrak etmeye çalışıyordum
Bu gerçekten olmuş muydu? O beni bırakıp gidemezdi. Hem o en çok karanlıktan korkar. Şimdi orada ne kadar da korkuyordur. Anne özür dilerim. Sözümü tutamadım. N'olur affet. Onun yerine ben orada olmalıydım. Elva beni bırakıp gitti. Sen de beni yalnız bıraktın. Anne ben onu burada koruyamadım. Sen onu koru olur mu?

Bu düşüncelerde boğuluyordum. Etrafıma baktığımda teröristler tarafından etrafımızın sarıldığını gördüm. Sonra duyduğum silah sesleri algılarımı kapatmıştı. Etrafa kurşun yağdırmaya başlamışlardı bir saniye bile düşünmeden belimdeki silahı alıp savunmaya geçtim. Her taraftaydılar. Etrafımız sarılmıştı ve bu beklenmedik bir şeydi.

Miraç'ta benim gibi savunmaya geçmiş, çoktan ateş etmeye başlamıştı. Sayıları çok fazlaydı. Fakat daha karşısında vatan aşkıyla yanıp tutuşan askerlerin ne kadar gözünü karartabilecek olduğunu unutmuş gibiydiler.

Sadece ben ve Miraç kalmıştık mezarın başında. Miraç arkama geçmişti. Beni korumak için yaptığını sanmıştım fakat o elimdeki silahı alıp onların önüne atmıştı. Sonrasında başlarındaki adam bir adım öne atılmış ve Miraç'ın karşısına dikilmişti. Bu beklemediğim durum karşısında afallamıştım.

"İyi iş başardın Miraç Yüzbaşı. Senden bu performansı ben bile beklemiyordum." demişti. Duyduklarıma inanamıyordum. Bu ne demek oluyordu? Miraç bir adım atmış ve kendini öne çıkarmıştı.
"Sana demiştim Devran. Bunların hiçbiri umurumda değil. Kızı istedin ve sözümde durdum. Ona istediğini yapabilirsin." demişti. Kolumdan tuttuğu gibi Devran dediği şerefsizin önüne attı.

"Bu ne demek Miraç? Ne yaptığını sanıyorsun sen? Bana ihanet mi ediyorsun!?" duyduklarına karşı sadece kahkaha atmıştı.

"Yakından daha da güzelmişsin yüzbaşım." deyip çenemi tutmuştu şerefsiz. Elini tutup çevirdikten sonra bir tekme geçirmiştim sırtına. Bu yaptığıma karşı adamları beni yakalamış ve zorla yere çöktürmüştü.
"Noldu lan! Bak işte bu kadarsın sen!Güçsüz ve kepazenin teki" dediğimde sinirlenmiş olmalıki tekmesini yüzüme geçirmişti. Bu yaptığı biraz afallatsada tekrar kafamı yüzüne çevirip ağzımdaki kanı yüzüne tükürmüştüm. Bu hareketim sonrasında bir kez daha yüzüme vurmaktan geri durmamıştı.

KargaşaWhere stories live. Discover now