30

1.7K 37 20
                                    

Yanaklarımı saran sıcacık, güçlü eller gözümde sarılı olan bezi çözdü. Bez ikimizin arasından kucağıma düştü. Başımı kaldırıp çikolata kahveleriyle göz göze geldim.

Atlas gelmişti.

Gözümden akan yaşlar parmaklarına takılana kadar göz temasımızı kesmedi. Gözlerini yanağıma indirdi. Derin bir nefes çekti içine. Başparmaklarıyla yanağımdaki yaşları dağıttı usulca.

"Yaşıyorsun," diye fısıldadı. O kadar sessizce söylemişti ki bunu, dudaklarını izliyor olmasaydım ne dediğini anlayamazdım. Uzanıp, daha ben bir tepki bile veremeden alnıma sertçe bir öpücük kondurdu.

O, saç diplerimden derince bir nefes alıp geri çekilirken benim nefesim kesilmişti. Bir sonraki öpücük yanağıma geldi. Sonra hızlıca diğer yanağıma. "Yaşıyorsun, İdil."

Transa geçmiş gibi tepki vermeden duruyorken şu an beni yercesine öpen kişinin potansiyel katilim olduğunu hatırladım. Neden gelmişti buraya?

Dudaklarıma uzanmak üzereyken kafamı geri çektim. Elleri yanaklarımdan uzaklaştı. Birkaç saniye havada kalan ellerine baktıktan sonra tekrar gözlerimle buluştu.

"İdil, bebeğim neyin var? Sana bir şey mi yaptılar?" diye sorarken gözleri tüm vücudumu tarıyordu.

Hala bana nasıl sevgi sözcükleri kullanabiliyordu?

Eğer ağzım bantlı olmasaydı ona edeceğim küfürleri şu an içimden ediyordum. Ben kaşlarımı çatmış ondan nefret ettiğimi belli eder şekilde ona bakarken gözleri bana değil, vücudumdaki başka bir yere bakıyordu.

Bir anda uzanıp nereden çıkardığını anlamadığım bir bıçakla kolumdaki halatı kesmeye başladı. Neden bir anda beni çözmeye başladığını bilmiyordum çünkü kollarım sandalyeye arkadan bağlanmıştı.

Halatı kestiği gibi arkama geçti ve sol kolumu tuttu. Ya çok üşümüştüm ya da dokunduğu eli çok sıcaktı. Neye bakıyor diye kafamı çevirdim arkama doğru. Kabanımı çıkardıklarını dalgınlıktan ancak fark edebiliyordum. Elbisemin sol kolu da dirseğime kadar sıvanmıştı.

Dikkatli bir şekilde parmaklarını kolumdaki net göremediğim kırmızı bir noktanın üzerinde gezdirdi. Bir anda doğruldu. Kaşları çatıktı. Sinirli görünüyordu. Bana döndü.

"Sana bir şey mi verdiler?"

Kolumdaki bir iğne izi miydi?

Cevap veremediğim için bön bön suratına baktım.

Gözleri ağzımdaki banda indi. İki adımda iyice yaklaştı bana. Eğilip boylarımızı hizaladı.

"Bu bandı çıkaracağım ama sessiz olman gerekiyor tamam mı?"

Kabul ettiğimi belli edecek şekilde başımı salladım. Söylediğini yapacağımı nereden çıkarmıştı?

Tek kaşını kaldırıp şüpheli gözlerle birkaç saniye gözlerime baktı. Sonra ellerinden birini kaldırıp bandı ucundan kavradı. Çok yavaş bir şekilde çektiğinden canım yanmıyordu ama o kendi yüzünü ekşitmişti.

Bandı çıkarıp eline aldığı anda ses tonumu kontrol edemedim. "Sen ne arıy-"

Avcunu bir anda ağzımın üzerine kapattı. Sinirli bakışlarını birkaç saniye gözlerime dikti. Yüzüme iyice eğildi. "Güzelim, az önce ne konuştuk seninle?"

Düşmanca bakışlarımı görünce devam etti. "Şu anda bana güvenmediğini biliyorum. Ama tek istediğim senin bu evden tek parça halinde çıkman. Seni öldürmeyeceğim. Ne şimdi, ne de sonra."

YENİLGİ  Where stories live. Discover now