22

1.5K 35 33
                                    

"Evet dedim ya Ulaş, dersim yoktu ben de alışverişe geldim. Bak, gerçekten çok yorgunum ben eve geçince yazarım sana olur mu?"

Cevabını dinlemeden telefonu hızlıca kapadım. Havana'ya gideceğimi her seferinde ağzımdan kaçırmak üzere oluyordum. Konuşmalarımızı kısa tutmam gerekiyordu. Ona gerçekten süpriz olsun istiyordum.

Aslında yalan da söylememiştim. Gerçekten alışverişteydim. Ne alışverişi olduğunu sormadığı için bikini aldığımı söylememem, sakladığım anlamına gelmiyordu. Geleceğimi söylediğim andan itibaren, Şule hemen bizim için bir ihtiyaç listesi hazırlamıştı. O kadar hevesliydi ki onu kırmamak için ben de ayak uydurmuştum.

Şimdi de buradaydım işte. İstanbul'a gelirken valizime bir bikini koymadığım için bikini alışverişindeydim. Denediğim her bikininin bir fotoğrafını çekip Şule'ye gönderiyordum. Şimdiye kadar cevap yazacağını düşünmüştüm ama hala bir bildirim gelmemişti. Bir içecek almak için mağazadan çıktım ve AVM'ye girerken gözüme çarpan kafeye doğru ilerledim.

Siparişimi verirken telefonum çalmaya başladı. Hemen içeceğimi sipariş verdim ve bir masaya geçtim. Çantamdan çıkardığım telefonda 'Şule' yazmasını beklediğim için gördüğüm isimle duraksadım.

"Ne var Atlas?"

Düşünceli sesi kulağımı doldurdu. "Sen de mi gidiyorsun Havana'ya?"

Bunu nereden biliyordu ki? "Kimden duydun?" dedim şüpheyle.

Birkaç saniyelik sessizlikten sonra güldüğünü işittim. "Bana o fotoğrafları bilerek atmayacağını biliyordum."

"Ne fotoğrafı-" derken aklıma bikiniler geldi. Şule'ye atmamış mıydım?

Hemen telefonu kulağımdan indirip mesajlara girdim. Kahretsin! Gerçekten 6 bikinili resmimi de Atlas'a atmıştım.

Utançtan kızarırken hemen fotoğrafları sohbetten sildim ama göreceğini çoktan görmüştü. Telefonu tekrar kulağıma dayadım.

"Utanmıyor musun o resimlere bakmaya? Sapık mısın sen?" Kafede olduğumu unutup bir an bağırmaya başlamıştım.

"Kızım teşhircilik yapan sensin. Ben mi sapık oluyorum?" dedi ama hala güldüğünü sesinden anlayabiliyordum. "Hem bırak şimdi onu. Ben gitmeyecektim tatile falan. Sen niye benim planlarımla oynuyorsun?"

"O ne demek şimdi?"

"Seni o bikinilerden biriyle görmek için orada olmam gerekecek," dedi muzip bir ses tonuyla.

Çığlık atmak üzereydim. Sinirden ellerimi yumruk yaptım. "Atlas unut o fotoğrafları! Beni delirtme," dedim yarı bağırma, yarı fısıldama şeklinde.

"Neyse," dedi. Herhalde beni daha fazla sinirlendirmemeyi seçmişti. "Bu utanç bugünlük yeter sana."

Tam telefonu kapatacaktım ki "İdil," diye seslendi.

"Ne var?" dedim dişlerimi sıkarak.

"İlk denediğini al."

"Ne?"

"İlk denediğin, su yeşili olan bikini. Onu al. Yeşil sana çok yakışıyor," dedi ve telefonu bu sefer o kapadı.

Birkaç saniye boyunca kapanan telefona baktım. Kafede yeterince rezil olduğuma karar verip hızlı adımlarla dışarıya çıktım. Mağazaya geri girip bikinilerin olduğu yere ilerledim. Onun dediğini almak istemiyordum ama zaten ben de en çok yeşili beğenmiştim. Evet. Asla seçimimi etkileyemezdi.

Su yeşili bikiniyi elime alıp ödeme yapmak için kasaya gittim. Atlas'la bir alakası yoktu. Giyecek olan bendim. Önemli olan benim zevkimdi.

🍭

YENİLGİ  Where stories live. Discover now