14

2.2K 48 13
                                    

"Dolap bomboş, ne yiyip ne içiyorsunuz siz?"

"Anne dışarıdan falan da söylüyoruz. Çıkar mısın mutfaktan?" deyip annemi iteklemeye çalıştım.

Okuldan döndüğümde bu anlamsız manzarayla karşılaşmıştım. Annem bir uçağa atlamış, evime kadar gelmişti.

Salonda onu bir koltuğa oturttuktan sonra "Nasıl geldin buraya kadar? Yani, neden geldin?" diye sordum.

Farkında mıydı bilmiyordum ama burası iki odalıydı. Gelen insana git denmezdi ama gece nerede yatıracaktım onu?

Kırgın bir bakışla beni süzdü. "Hoşgeldin anneciğim diyeceğin yerde neredeyse beni evden kovacaksın," dedi.

Koltukta yanına oturup çekmeye çalıştığı yüzünü zorla tutarak yanağından öptüm. "Hoşgeldin. Hoşgeldin de keşke haberim olsaydı. Tek başıma yaşamıyorum ki ben," dediğim sırada kapıdan ev arkadaşımın sesi duyuldu.

"Heh, bak geldi. Nasıl açıklayacağım şimdi?" diye fısıldadım.

Beni bırakıp ayağa kalktı. Hala evin içinde topuklularla dolaşıyordu. Şule kapıyı açtığı gibi karşısında annemi görünce yüzü bir anda gülmeye başladı. "Beğendin mi evi Müjgan teyze?" dedi. Bunlar tanışıyor muydu?

"Ay vallahi bayıldım. Gelmeden önce içim içimi yiyordu, bu kız nasıl yapacak oralarda diye ama ev çok güzel. Etrafı da sakin. Güle güle oturun," dedi. O sırada Şule mutfağa kadar gelmiş ellerindeki bir dolu poşedi tezgaha bırakmıştı.

Hemen oturduğum yerden kalktım. "Siz ne zaman tanıştınız?"

Şule ağzını açamadan annem bana döndü. "Geldiğimde Şule evdeydi. Kapıyı bana o açtı. Sonra da bir planı varmış, dışarı çıktı." Şule'ye döndü ve teessüf dolu bakışlarını yüzünde gezdirdi. "Bilseydim benim için alışveriş yapacağını, ben de gelirdim seninle," dedi.

"Az bir şey aldım bende. Tam olarak yemeklik ne alınır bilmiyorum. Evin aşçısı İdil. Öyle güzel yemekler yapıyor ki. Gerçi, senden öğrendiğini söylüyordu. Buradayken yaparsan bir de senin elinden yeriz," dedi Şule. Sanki kırk yıllık arkadaşlardı. En son ben öğreniyordum galiba olanları.

"Yaparım tabii. Hangimizin eli daha lezzetli söylersin," diyen annemi kolundan çekerek tekrar koltuğa oturttum.

"Babamın haberi var mı geldiğinden? Ya da Rüzgar'ın?" diye sordum. Gelme sebebi babamın beni kontrol etmesi için annemi göndermiş olması da olabilirdi.

"Babana uçağa binmeden önce mesaj attım," dedi muzip bir gülümsemeyle. "Daha önceden söyleseydim kesin peşimden bir dolu adam gönderirdi. Ne gerek var, sanki yiyecekler mi beni İstanbul'da?"

Gülümsememe engel olamadım. "Sen beni mi özledin? Yaa yerim," deyip az önce şaşkınlıktan akıl edemediğim sarılmayı yaptım. Birkaç saniye sarıldıktan sonra bir şey söylemek için yavaşça benden ayrıldı. Göz ucuyla odasına girmekte olan Şule'ye bakınca şüphelerimde haklı olduğumu anladım. Mert'ten haberi olmuştu ya da babam ona üstünkörü bir şeyler anlatmıştı.

O geceki partiden beri Mert'ten haber almamıştım. Bana mesaj atmış olsaydı bile göremezdim çünkü numarasını engellemiştim. Bazen hala peşimde olup olmadığını merak ediyordum ama öğrenmemenin psikolojime daha iyi geleceğine karar verdim. Bilseydim, sıkıntıdan yerimde duramaz, rahat uyku uyuyamazdım. Cehalet mutluluktu.

"Baban senin için çok endişeleniyor. Bana anlatmıyor ama biliyorum, bir şeyler dönüyor. Hep bir telefon görüşmesinde, hep bir meşgul." Kısa bir es verdi. "Rüzgar'a sorayım dedim. Onun da babandan bir farkı yok. İkisi bir şeyler karıştırıyorlar," dedi. Babam Rüzgar'a anlatmış olabilir miydi? Sonuçta o süreçte yanımda olup her halimi gören bir o vardı.

YENİLGİ  Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang