5

3.5K 65 17
                                    

Nefes alamadığım birkaç saniye boyunca hırıltılı sesler çıkararak olduğum yerde kıpırdanmaya çalıştım. Acı dayanılmazdı ama sanırım çarpan kişi iyi bir şofördü ve son anda frene basabilmişti.

Yere düştüğüm için aniden nefesim kesilmişti ve belim acıyordu. Alnımda da bir sızı vardı ama ciddi olmadığını düşünüyordum çünkü canım çok yanmasına rağmen bilincim hala açıktı ve yaklaşan sesleri duyabiliyordum. Hasar tespitim bitince düşüncelerimi susturdum ve etrafı dinlemeye çalıştım. Birinin konuşma sesleri geliyordu boğuk bir şekilde kulağıma.

Saat biraz geç olduğundan ve yolda kimseyi fark etmediğimden - büyük ihtimalle kaybolmuştum çünkü saat daha o kadar geç değildi ve Ulaş'la geçtiğimiz hiçbir sokak bu kadar tenha değildi- yaklaşanın bana çarpan kişi olduğunu tahmin ettim.

Yüzünü görebilmek istedim ama gözlerimi açacak gücü kendimde bulamadım. Bir araba kapısı açıldı. Boğukça olsa da birinin konuştuğunu duyabiliyordum. Ve eğer kendi kendine konuşan bir deli değilse telefonla konuşuyordu. Birine çarpmışken bu kadar rahat olabilir miydi bir insan?

"Yebat!" diye hırladı ses. Adım sesleri gelmeye başladı. Yebat ne demekti? "Birine çarptım duyuyor musun? O iş bekleyebilir, öncesinde yapmam gerekenler var," derken iyice yaklaşmıştı.

Adım sesleri bir anda kesildi. Öldüğümü sanıp kaçmazdı değil mi? "Hassiktir!" dedi bir anda ve adımları hızlanarak yanımda diz çöktü (sanırım, çünkü koluma değen dizini hissediyordum.)

Telefonun diğer ucundan yüksek sesle bir şeyler gevelendi. Artık söylenenlere anlam veremiyordum, karanlığa çekildiğimi hissediyordum. Boynuma değen soğuk parmaklarla irkildim. Nabzımın üstünde gezinen parmaklar, verilen sert nefes eşliğinde vücudumdan çekildi.

"Sikeyim," diye sertçe fısıldadı. "Hayır, abi. Bir yere gelmiyorum. Onur Karaca'nın kızı... Ona çarpmışım."
Ve bilincim kapandı.
          
                 🍭

Başımda çok şiddetli bir ağrı ve kolumda takılı olan iğnenin acısıyla uyandım. Ya da uyandığımı sandım çünkü ne gözlerimi açabiliyor ne de kıpırdayabiliyordum.

Yumuşak bir yatakta yattığımı hissediyordum. Bir süre öylece durup kendime gelmeyi bekledim. Sonunda tekrar hareket etmeyi deneyecekken bir kapı sesi duydum ve kıpırdanmayı kestim. Birbiriyle uyumsuz adım sesleri en az 2 kişinin odaya girdiğini gösteriyordu.

"Dediğim gibi Atlas, kız iyi zaten. Bütün testleri temiz çıktı. Alnı için de estetik cerrahımızı çağırdık, o gelince dikiş atılacak," dedi. Alnım mı yarılmıştı?
"Neden bu kadar uyudu?" dedi diğeri. Bu arabanın yanında duyduğum sesti. Demek adı Atlas'tı.

Bir anda kaza sırasında duyduklarımı hatırladım. Benden Onur Karaca'nın kızı diye bahsetmişti. Beni tanıyor muydu?

"Kıza arabanla çarptın ya kardeşim. Senin araba da fazlasıyla büyük, hak verirsen. Gerçi tam zamanında basmışsın frene. Kızın bünyesi biraz zayıf. İlaçlar da uyutmuştur."

Birkaç saniye sessiz kaldılar. İkisinin de yüzümü incelediğini anlamak için gözlerimi açmama gerek yoktu. "Pek de güzelmiş. Adı ne demiştin?" dedi adam.

Atlas kişisi adamı tınlamayıp " Sağol Özkan abi. Rahatsız ettik izin gününde. Kız uyanınca seslenirim bir daha kontrol edersin. Adamlara söyledim seni eve bırakacaklar," deyince adım sesleri geldi ve kapı açılıp kapandı.

Sonrasında kendi sesimle birlikte bir nefes sesi daha duydum. Odada hala tek değildim. Gözlerimi açmamam gerekirdi ama merakıma yenik düşüp birbirine yapışmış kirpiklerimi hafifçe araladım. Odanın ışıkları o kadar yüksekti ki dayanamayıp inleyerek gözlerimi kapattım.

YENİLGİ  Donde viven las historias. Descúbrelo ahora