↭ Boğulmak (12. Bölüm) ↭

74 46 7
                                    




——————✧◦♚◦✧——————⋆ ——————✧◦♚◦✧——————⋆ ——————✧◦♚◦✧——————⋆

Cafer'in odasına girdiğim an kapıyı arkamdan kapalılar. Cafer'in odasına bakın. Benim odam kadar boş değildi. İçeri çalışma masası vardı ama her yer tıpkı benim odam gibi beyazdı. Çalışma masasının üstünde kitaplar vardı. Kitapların kapalı tıpkı oda ve diğer her şey gibi gibi beyazdı. Cafer beni görünce hemen yanına geldi ve bana sarıldı.

" İzleniyoruz." diye fısılda kulağıma. Devam etmesi için sustum. "Kaç için onlara sağlık kaldığımız göstermemiz lazım. Böylece bize güvenecekler ve kaçmamız daha kolay olacak." fısıyla konuşuyordu. Sarılmayı bıraktığımız an " Dün konuştuklarımızı hatırlıyor musun?" dedi.

"Her bir kelimesi hatırlıyorum." dedim. "Sakın onları unutma." dedi bana yalvarırmışçasına. "Tam olarak neyden bahsediyoruz." dedim çünkü ne hakkında konuştuğumuzdan emin olmak istiyordum. "Havalandırmadan bahsediyoruz."

Cafer birden beni tuttu ve kendine çekti. "Biri kaçınca alarmın ötmesi yaklaşık üç dakika sürüyor. Bu 3 dakika havalandırmaya geçip kimyasalların olduğu odaya ulaşmamız için yeterli bir süre. Ama eğer bizden hızlı davranırlarsa elektrikleri keserler. Burada ki önemli odaların kapıları görevi kartları ile açılır. Görevli kartını herhangi bir önlüklüden alabilirsin. Ama eğer elektrik olmazsa bu kartta hiçbir işe yaramaz. Bu yüzden yaraladın adamları hareketsiz bıraktından emin ol." dedi ezberden söylermişçesine. O kadar kısık sesle söyledi ki duyabilmek için nefes alış verişimi bile yavaşlattım.

" Peki ya sen?" diye sordum. "Ben sana zaman kazandırmak için bir bilgisayar bulup kameraları etkisiz hale getireceğim. Belki bunu yaparsam on dakika daha kazanmış oluruz." dedi. Yüzlerimiz birbirine çok yakındı. "Senden tek istediğim odaya girmeyi başarman. Ve orayı ateşe vermen."

Konuşurken gözleri dudaklarıma kayıyordu. "Nasıl ateşe vereceğim?" Elini yanapıma koydu. Elinin altında küçük bir şey hissettim. Elini tuttum. Elinin altındaki şeyi elime bıraktı. Kameradan izlediğimizi bildiğim için elimdeki kibrite bakmadım ben cebime attım. O koca laboratuvarı tek bir kibritle yakmam gerekiyordu. Kulağa çok çılgınca geliyordu ama bu benim için eğlenceli olacaktı.

"Sana güveniyorum Bilge." dedi içtenlikle. "Ben de sana güveniyorum." dedim. Birden akla bir şey gelmiş gibi masaya doğru ilerledi ve masadaki bir kitabı bana uzattı. "Bence gardiyanlar kitap okuma izin verirlerler."

"Umarım." dedim. Kitap çok inceydi ve bir parmak boyutundaydı. Kitabı açıp sayfalarını incelemek istemedim. Kamera ile izleniyorken olmazdı. Üstelik bu kitabı bana Cafer böyle bir durumdayken vermişti. Yani kitabın içinde kaçmama yardım edecek bir şeyler olmalıydı.

"Bilgi her zaman silahtır. Bir kitabın masum sayfaları bile elini kesebilir. Bilgiyi kullan. En muhtaç olduğun zamanda sana yardım edecek." Çok edebi konuşmuştu. Ama söylediği her şeyi aklıma kazıdım.

Zaman çok hızlı geçti. Gardiyanlar kapıyı açmadan önce Cafer'e son bir kez sarıldım.

Sonraki birkaç gün yemekte hiç beraber oturmadık. Birbirimize bakmadı bile. Bazı günler uyutuldum ve deney yapılması için bir yerlere götürüldüm. Ama o gün uyutulduğumda garip bir rüya gördüm.

Her yer yanıyordu. Çığlıklar her taraftan yankılanıyordu. Bu çığlıkların bazıları sevinç ve coşku doluydu, bazıları ise acı ve hüzün dolu... Yanan insanlar arasında onu gördüm. Takım elbisesi ile dikiliyordu. Yanmasına rağmen canı açıyormuş gibi durmuyordu. Sanki alevler ciddini tatlı esen bir rüzgârmiş gibi okşuyordu.

•Ö𝐥ü𝐦𝐞 𝐊𝐚𝐟𝐚 𝐓𝐮𝐭𝐚𝐧𝐥𝐚𝐫 (Sesli Kitap)•Where stories live. Discover now