↭ Dirilenler (3. Bölüm) ↭

167 96 6
                                    




——————✧◦♚◦✧——————⋆ ——————✧◦♚◦✧——————⋆ ——————✧◦♚◦✧——————⋆

3. Bölüm

"Hayır Toprak gözlerimin önünde öldü ayrıca Toprak'a hiç benzemiyorsun." dedim şaşkınlıkla. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Bu çok kötü bir şakaydı. "Sana hafızam kötü diyordum ya. Ben de aslında deneklerdenmişim. O yüzden ben de geçmişimi hatırlamıyordum. Öldüm ve başka bir bedende, başka bir yerde dirildim. Herkesin kusuru var ya, işte bu da benim kusurummuş." Ağlamaya başladım. Bu sevinç göz yaşlarıydı. Kanepeye oturdu ve bana sarıldı. O sırtımı okşarken ben kafamı onun omzuna gömdüm.

Sarıldık. Ne kadar sürdü bilmiyorum ama sanki ona sanki onu bir daha asla göremeyecekmişim gibi sarıldım. Odaya uzun saçlı, esmer tenli ve çekik gözlü bir erkeğin gelmesiyle sona erdi. "Demek uyanmış" dedi İngilizce. Kulaklık hâla çalışıyordu. Toprak ayağa kalktı ve bana döndü. "Bu Yuma." dedi gülümseyerek. "Merhaba Bilge." dedi Yuma. "O da bizler gibi." dedi Toprak. "Başka kimler var?"

"Jane var. O da birazdan gelir." Yuma kafasıyla Toprak'a işaret verdi. Toprak ta yanına doğru yürümeye başladı. "Nereye?" dedim telaşla. "Hemen geleceğiz. Sen biraz dinlen."

Uzandım ve uykuya daldım. Her şey rüya gibi geliyordu. Ve ilk kez o kabusu görmeden uyudum. Fakat bu sefer bir oda gördüm. İçindeki her şeyin beyaz olduğu bir odaydı. Yataktan ve bir masadan başka bir şey yoktu içinde. Ben hariç. Hep küçüklüğümde neye benzediğimi merak etmiştim. Tahmin ettiğimden sevimli ama bir o kadar da çelimsizdim. İyi beslenmediğim her halimden belliydi. Elimdeki pastel boyalarla odanın duvarlarına renk veriyordum. Gülümsedim. Ne çizdiğimi görebilmek için küçük bene daha fazla yaklaştım.

Terler içinde uyandım. Karşımdaki masaya bir kase su koyan ve elinde bir bez olan sarışın bir kızla göz göze geldim. Bu Jane olmalıydı. "Yaralarını temizlemede bir sakınca var mı?" Hayır anlamında kafamı salladım. Örtüyü üstümden sıyırdım. Ayak ucuma oturdu ve bacağımdaki yarayı temizlemeye başladı. "Seni adamlardan kaçarken gördüm. Yarana rağmen oldukça atletiksin. Yaraların hızlıca iyileşir." Türkçe konuşuyordu. Aklımdaki bir takım soruları sormak için tam sırasıydı. "Beni nasıl buldunuz?"

"Biz birden çok ölünce hatırlamaya başlarız. Toprak senin nerde olacağını kolayca tahmin etti."

"Bana kızgın mı?" dedim. "Neden kızgın olsun ki?" demek ki Toprak onlara henüz bir şey söylememişti. "Hiç." dedim. Jane utangaç bir kıza benziyordu. Benimle konuşurken kelimelerini özenle seçiyordu bu yüzden cevap vermesi uzun sürüyordu. Yabancılarla pek konuşmadığı belliydi. "Nasıl tanıştınız?" "Kimle?"

"Toprak ve Yuma ile." "Yuma'la iki yıldır tanışıyorum. İkimiz de birden fazla öldük yani anlaşmamız uzun sürmedi. Toprak da ikinci ölüşünde Yuma'yı hatırladı ve bizi bir şekilde buldu. Ama işin garip tarafı ben de Yuma da Toprak'ı hatırlamıyoruz."

"Belki zaman geçtikçe hatırlarsınız." "Belki..." dedi ve ayağa kalktı. "Yaraların hızlı iyileşiyor. Çok geçmeden bir şeyin kalmaz." Odadan çıktı ve başka bir odaya girdi. Sonrasını duymadım.

Uyandığımda hava kararmıştı ve yan odadan sesler geliyordu. Birden fazla kişi sanki konuşuyordu. Gözlerin karanlığıa alışınca başka bir odada olduğumu fark ettim. Çift kişilik bir yatakta uyuyordum. Ayağa kalktım ve bu hareketimden dolayı ayağıma yüklediğim ağırlık biraz canımı yakmıştı. Fakat eskisine göre daha iyi hissediyordum.

Yan odaya soğru yürüdüm. Oda oldukça kalabalıktı ve her biri tanıdık yüzderdi. Hastanedeki hafızasını kaybetmiş çocuk (Alex), Toprak, Yuma, Jane, Kate ve Cafer. Cafer beni görünce ayağa kalktı. Sanarım ona sarılmamı bekliyordu ama ben ona gülümsemekle yetindim. Nedenini bilmediğim bir şekilde Cafere bir nefret duymaya başlamıştım. "Tam zamanında geldin." dedi Toprak bana. "Lütfen otur. Ayakta durma" dedi ve bende Jane'in yanına oturdum.

•Ö𝐥ü𝐦𝐞 𝐊𝐚𝐟𝐚 𝐓𝐮𝐭𝐚𝐧𝐥𝐚𝐫 (Sesli Kitap)•Where stories live. Discover now