Bölüm 10: Tehditler ve Tırmanışlar

ابدأ من البداية
                                    

"Yeşim, bir tehditte direkt olarak hedef gösterildin. Üstelik bu öylesine bir tehdit de değil, ortada bir ceset var. İstihbarat güvenliğini sağlamak istiyor." Karşı gelmek için konuşacağım zaman Çelebi elini kaldırıp beni susturdu ve konuştu. "Şuan tartışmak için uygun bir zaman değil. Zaten bunu benimle tartışsan bile bir anlam ifade etmez çünkü kararı veren ben değilim." Yanıma geldi ve ellerini omuzlarıma yerleştirdi. "Artık yola çıkmamız gerek. Bu kapıdan çıktıktan sonra bu konu hakkında başka bir şey duymak istemiyorum. Sadece göreve odaklanacağız. Hayatı tehlikede olan askerlerimiz var." Bakışlarını cevabımı duymak için üzerimde tuttu. Başımı sallayıp kırık çıkan sesim ile konuştum. "Tamam."

Benden uzaklaşıp kapıya doğru ilerledi. Sinan onun peşinden gitmeden önce konuştu. "Her şey yoluna girecek Yeşim. Mehmet şerefsizi ne olursa olsun hak ettiğini bulacak." Başımı sallayarak onu onayladım ve peşi sıra yürüyüp evden çıktım.

Hızla yürüyerek bir saat kadar önce Savaş'tan ayrıldığım sokağa geldik. Çelebi, ne zaman arabadan aldığını bilmediğim çantadan eşyalarını çıkardıktan sonra Sinan da kendi eşyalarını aldı. Çantaya ilerleyip içinde kalan eşyalarımla birlikte çantayı alıp üzerimi değiştirdim. 

Askeri karargah buradan pek uzak değildi. Karanlıkta, kameralardan uzak durarak yürüdük ve karargahın olduğu sokağa girdik. Giriş kapısının önünde bekleyen bir Yüzbaşı ve birkaç askeri daha görünce bakışlarımı Çelebi'ye çevirdim. Emin adımlarla yürümeye devam ediyordu bu yüzden ben de duraksamadım. 

Yüzbaşı ve askerlerle aramızda iki metre kadar bir mesafe kalınca durduk. Çelebi bir adım öne çıktı ve sesini kalınlaştırarak konuştu. "Kötü işler gömülse de yerin dibine," Yüzbaşı sözlerini tamamladı. "Çıkar bir gün insanların gözü önüne." 

Yüzbaşı eliyle karargahın girişini işaret etti. "Helikopteriniz geldi." Çelebi girişe doğru ilerlerken Sinan ile peşinden yürüdük. Bu sırada askerler çevremizde dağılıp bizi takip etmeye başladı. Yüzbaşı, Çelebi'ye yaklaşıp konuştu. "Daha önce karşılaştığınız tim, neredeyse bir saat önce askerlerimizin esir düştüğünü öğrenince sınır dışı göreve çıktı. Sizden haber aldığımızda onlara ulaştık ama telsizde parazit vardı ve ilettiklerimizin anlaşıldığından emin değiliz." 

Yüzbaşı'nın söyledikleri ile kaşlarımı çattım. Daha önce sadece Gürbüz Yüzbaşı'nın timi ile karşılaşmıştık ve o timde Savaş da vardı. Yüzbaşı Gürbüz, Savaş'ı bu görev için çağırmıştı. İçimde endişe filizlenmeye başlarken kafamı Yüzbaşı'nın söylediklerine vermeye çalıştım. Anlaşılan başka bir sınır dışı görev düzenleyeceklerdi ve görev iznin çıkmasını bekliyorlardı. 

Helikopter görüş açımıza girdiğinde Yüzbaşı ve askerler bizimle yürümeyi bıraktı. Bizi duyamayacakları kadar uzaklaştıklarında konuştum. "Savaş da orada." Çelebi bakışlarını bana çevirmeden cevap verdi. "Odağını kaybetme."

Helikopterin yanına ulaştığımızda önden binmem için bana yer açtılar. İçeriye doğru yönelmiştim ki içeride oturan kişilerin farkına vardım. "Sizin burada ne işiniz var?" Çelebi ve Sinan neyden bahsettiğimi anlamak için kafalarını uzattılar ve içeride oturan tam teçhizatlı iki askeri gördüler. Bu askerleri daha önce depoda görmüştük. Depodaki pusuda yaralanan askerlerdi. "Sizinle geliyoruz." Mavi gözleri buz gibi bakan asker konuştuğunda kaşımı kaldırdım ama o tabi ki bunu görmüyordu. 

"Dışarı çıkın." Çelebi sert sesi ile komut verdiğinde birbirlerine baktılar ve bize döndüklerinde bu sefer de diğer asker konuştu. "Valla ben bu helikopterden inmeyeceğim. Olur da zorla indirirseniz helikopter havalanırken kuyruğuna panda gibi sarılır tüm yolu öyle gelirim sizinle."

"Deli misin sen kardeşim?" Sinan sorduğunda mavi gözlü olan hemen arkadaşına yönelik konuştu. "Selim, senin deli olduğunu hemen çözdüler lan." Selim denen asker cevap verecekti ki Çelebi uzanıp kolundan tuttu ve dışarı doğru çekti. Bu sırada Sinan diğerine yönelmişti. 

İkisini de bir şekilde indirdiklerinde içeriye geçip az önce Selim'in oturduğu yere oturdum. Mavi gözlü asker, Sinan'a onların da gelmeleri gerektiğine dair gerekçeler sunarken Çelebi'de içeri geçip karşıma yerleşmişti. Bu sırada Selim'in ortadan kaybolduğunu fark ettim. Az önce söylediklerini baz alarak kafamı dışarı çıkarıp arka tarafa doğru baktığımda kahkahama engel olamadım. Cebimdeki telefonumu çıkarıp hızla Selim'in kuyruğa tırmanma çabasını videoya çekerken Çelebi de kafasını uzatıp neye güldüğüme bakmıştı. "LAN!" 

Çelebi helikopterden inip, iddia ettiği gibi kolları ve bacaklarıyla kuyruk kısmına sarılmış Selim'in yanına gitti. "Kardeşim uğraştırma beni in şuradan." Selim bacaklarını kıpırdatıp kuyruğa iyice yerleşirken daha yakından çekmek için helikopterden indim ve yanlarına ilerledim. Sinan'ın dikkatinin, Selim yüzünden dağılmasını fırsat bilen mavi gözlü diğer asker ise ben iner inmez helikoptere geri binmişti. 

"Hiçbir güç beni buradan indiremez." Çelebi sabır dilenir bir halde birkaç saniye bekledi. "Ben seni nasıl indireceğimi biliyorum." Selim'e iyice yaklaştı ve bacağının birini yakalayıp çekiştirmeye başladı. Kısa bir an Selim'in yakın zamanda yaralandığını bildiğim için endişe duydum ama Selim'in ifadesi bu durumdan rahatsız olduğuna dair hiçbir şey yansıtmıyordu. 

Selim bacağını sallayıp Çelebi'nin ellerinden kurtulmaya çalışıyordu. Selim "İndiremezsin." dedikçe Çelebi "İndiririm." demeye devam ediyordu. İkisinin hali gittikçe daha absürt bir hal alırken gülmekten nefes alamaz hale geldim. Arkamdan gelen gülme seslerini duyduğumda arkama dönüp helikopterden başını uzatmış gözlerinden yaşlar gelerek gülen ve aynı zamanda arkadaşına tezahürat eden mavi gözlü askeri ve ellerini beline yerleştirmiş bir şekilde gülen Sinan'ı gördüm. Onların halini de birkaç saniye videoya aldıktan sonra videoyu sonlandırıp bu saçmalığa bir son vermek için Çelebi ve Selim'in yanına ilerledim.

Çelebi'yi kolundan tutup uzaklaştırdıktan sonra konuştum. "Bunu ben hallederim." Selim hemen itiraz etti ama onu umursamayıp konuştum. "Selim eğer burada kalırsan ne olur biliyor musun?" Birkaç saniye düşündükten sonra tek kaşını kaldırıp cevap verdi. "Sizinle operasyona gelirim." Kafamı hemen iki yana salladım. "Hayır, Selim. Pervaneler dönmeye başladığında oraya çok yakın olan popon dilimlenir." 

Selim kocaman açtığı gözleri ile kafasını arkasına çevirip çok yakınında olduğu pervanelere baktı ve sonra geri bana döndü. "Götümü korumam lazım." Tırmandığından çok daha hızlı bir şekilde helikopterin kuyruğundan indi ve birkaç saniye olduğu yerde durup bir bana bir de ellerini beline koymuş Çelebi'ye baktı. Bir anda kocaman sırıtıp koşmaya başladı ve hızlıca helikopterin içine girdi. 

"Sikerim böyle işi." Çelebi yeniden fevri adımlarla onlara ilerlemeye başladığında önüne geçip onu durdurdum. Helikoptere ilerleyip dışarıdan, eski yerlerine yerleşmiş iki askere yönelik konuştum. "Neden gitmeyi bu kadar çok istiyorsunuz?" 

Adını bilmediğim asker cevap verdi. "Komutanım, timim, arkadaşlarım orada. Bir tuzağın pençesine düşmek üzereler ya da belki de çoktan düştüler. Onlardan birine, ben iki kurşun sıyırması yüzünden burada elim kolum bağlı beklerken bir şey olursa..." Duraksadı ve yutkundu. Mavi gözlerinde beliren endişeyi ve korkuyu gördüm. Aklıma hemen Savaş geldi. Nasıl hissettiğini, omuzlarında taşıdığı sorumluluğu, onu endişelendirenin ve korkutanın ne olduğunu biliyordum. Sözlerine ben devam ettim. "Bununla yaşayamazsın." Kafasını sallayarak beni onayladı. 

Arkamı dönüp Çelebi'ye baktım. "Bunun başımıza sıkıntı açabileceğini biliyorum ama bu askerlerin gitmeye niyeti yok ve onları göndermek için uğraşırken sadece vakit kaybediyoruz." Çelebi başını onaylamaz bir biçimde salladı ama ben bunu görmezden gelip helikoptere bindim ve Selim'in yanına oturdum. Sinan da geçen birkaç saniyenin ardında hiçbir şey söylemeden helikoptere binip adını bilmediğim askerin yanına oturdu. 

Bakışlarım dışarıda elleri belinde bize bakan Çelebi'ye döndü. Birkaç saniyenin ardından yenilgi ile nefesini dışarıya verdi ve helikoptere binip yanıma oturdu. Hepimiz kulaklıklarımızı taktıktan sonra Çelebi, sıkılmış bir şekilde bekleyen pilota yönelik konuşarak gidebileceğimizi söyledi. 

SESSİZ SİPERحيث تعيش القصص. اكتشف الآن