37.Bölüm: İKİLEMLER

4.9K 177 1
                                    

"Bak söz verdin göndereceksin değil mi?"

"Of, bir kez daha sorarsan göndermeyeceğim."

"Tamam tamam sustum."

Her sabah kahvaltıda bu soruyu sorar olmuştum. Ona güvenmekte haklı olarak zorluk çekiyordum. Oysa inatla her sabah "göndereceğim" diyordu. Ama artık bıkmış gibi görünüyordu. Aslında gitmemi istemediği belliydi ama çocuğu doğurmam için buna izin vermişti.

Gitmeyi ne kadar çok istesemde karşılaşacaklarımı biliyordum. Rüzgarın beni isteme ihtimali hiçe yakın olsada, onu o kadar özlemiştimki doyasıya sarılmak istiyordum. Her ihtimale karşı önce sarılıp sonra olanları anlatacaktım. Alacağım cevap beni yıkacak olsada istiyordum işte.

Yudumladığı çayını gürültülü bir şekilde masaya bırakınca düşüncelerimden sıyrılıp ona döndüm.

"Hamileyken bile ona gitmek isteyecek kadar çok mu seviyorsun?"

Olumlu anlamda başımı salladım.

"Benim kitabımda aşk budur, zorla elde etmek değil. Hem ben ona hep gitmek istiyordum, hamileyken kısmının mimarı sensin."

Elindeki çatalı bırakıp arkasına yaslandı.

"Senden birşey isteyeceğim."

Bende çatalımı bırakarak arkama yaslandım.

"Çok sık olmasada arada çocuğumu görebilmek istiyorum. Sonuç olarak baktığımızda o benimde çocuğum. Onu senden asla ayırmam ama görmeme izin ver."

"Sonra?"

"Sonra ona arkadaşınmışım gibi tanıtırsın. Babası olduğumu bilmesine gerek yok. Eğer kabul ederse-"

Sıkıntıyla nefes alarak ellerini başına koydu.

"Eğer kabul ederse Rüzgar ona babası olduğunu söylesin."

Alay edercesine kahkaha attım.

"Rüzgar'ın beni böyle kabul edip etmeyeceğini bile bilmezken ki kabul etmeyecek birde yirmi iki yaşında babalığı kabul edeceğini mi zannediyorsun?"

"Seviyorsa eder."

"Bunun sevgiyle ne alakası var söyler misin? Kendi boktan hayatımla birlikte onunkinide mahfedemem."

"Öyleyse neden ona gitmek için gün sayıyorsun?"

"Yüzde bir ihtimal bile olsa deneyeceğim. En azından onu öpüp sarılacağım. Aylardır göremediğim sevdiğim adamın kokusunu içime çekeceğim."

Biraz sinir, biraz pişmanlık ve biraz kırgınlıkla bana bakan Akın'a baktım. Bu sözlerim karşısında bile sakinliğini korumaya çalışıyordu.

"Peki ya seni istemezse? Orada gizli saklı nereye kadar yaşayacaksın."

"Bulurum bir yer."

Alay edercesine gülümsedi.

"Hangi dünyada yaşadığımızı hatırla istersen. Hamile bir kız kocası yanında yok. Seni rahat bırakırlar mı zannediyorsun? İzin ver ev alayım. Her ay düzenli olarak parada gönderirim. Biliyorum kabul etmeyeceksin ama hamile hamile çalışamazsın ve bunun doğurduktan sonrasıda var."

Dedikleri doğruydu. Yumurtayı bile zor kırarken hem bebek bakıp hem ev geçindiremezdim. Ama bir yandan ona ait hiçbir şey istemiyordum. Resmen tıkanıp kalmıştım. Tek ümidim Rüzgar'ın beni bırakmamasıydı. Tek ihtiyacım olan onun kollarıydı.

Ben yine düşüncelerimde boğulurken ayağı kalktı. Ardından bir kalem ve kağıt getirdi. Birşeyler yazdıktan sonra bana uzattı.

"Yada tüm bunları bırak ve seni kabul etmezse buraya gel. Bu buranın adresi. Yada beni ara ben gelip seni alayım. Sana söz veriyorum ona en iyi şekilde bakarım. Ama orada yanlız kalırsan aklım hep sizde olur."

En mantıklı gelen buydu ama onu istemiyordum. Onu her gördüğümde aklıma bana yaptıkları geliyordu. Tek isteğim Rüzgarla gölün yanında yaşamaktı.

"Hayatımı rezil ettiğinin farkındasın değil mi?"

Cevap veremedi. Elbetteki farkındaydı. Masanın üzerindeki kağıdı alıp hızla odama çıktım.

Hergün baktığım aynamın karşısına geçip yeniden tişörtümü çıkardım. Her geçen gün dahada büyüyordu sanki. Henüz bir şekli yoktu ama normal bir göbek kadar çıkmıştı. Hayatım boyunca beli sırtına yapışık bir zayıf olduğumdan bu bile bana fazla geliyordu.

Telefonumu alarak karnımın fotoğrafını çektim. Her değişikliğinde fotoğrafını çekiyordum. Galerim göbekle dolmuştu. Ardından kremimi alarak önce göbeğime sonra eşofmanımı sıyararak bacaklarıma sürdüm. İç çamaşırlarımla olduğum için her ihtimale karşı kapıyı kilitleyerek yatağıma uzandım. Ellerimi karnıma koydum ve mıncıklamaya başladım.

"Ah be yavrum. İşte şimdi ayvayı yedik. Ne yapacağız nerede kalacağız. Ben kendime bakamazken birde sen çıktın başıma iyi mi? Ama senin üzülmene asla izin vermeyeceğim. Baban olacak o herifin acısını senden çıkartmayacağım. Ben bir şekilde seni büyütüp okuturum. Ama sen baban gibi olma olur mu. Helede erkek olursan çok kibar ve iyi niyetli ol. Kız olursan bana çekebilirsin. Orda uslu uslu dur beni zorlama olur mu? Ne kadar seni doğuracak olsamda daha gencim belkide ruhumdan dolayı çocuğum ve doğumdan çok korkuyorum. Sen annenin canını yakma hemencik çık olur mu?"

Dışardan gören deli derdi ama konuşacak tek dert ortağım oydu. Kimsesiz olduğum bu dünyamda onu herşeyim yapacaktım.

"Aferin benim yavruma."

Ardından üzerimi giyindim ve yatağıma uzanıp araşırmalarıma devam ettim. Daha öğreneceğim çok şey olduğu kadar, yaşayacağımda çok şey vardı...

AŞ[K]AN GÖLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin