6. Bölüm

6.2K 402 95
                                    

Hareme geldiğim haftanın ikinci gününden itibaren padişaha yaklaşmaya çalışıyordum.

Resmen Afife Sultanın bir casusu olsam da ona da körü körüne güvenmiyordum.

Bugün Letafet Sultanın tahtını indirmek için beni kullanan yarın benim tahtımı indirmek için başkasını da kullanabilirdi.

Ancak burada bir husus vardı. Letafet, Mestan Hanı kendine güçlü bir aşkla bağlayamamıştı.

Çünkü eğer aşk gerçekse güçlü bağlar oluşurdu. O bağları kırmaya da kimsenin gücü yetmezdi.

Ancak hayatım boyunca hiç aşık olmamıştım. Şimdi ise gerçekten bu duyguyu tatmak insanı garip hissetmiyordu.

Mestan Han'ın bana olan bakışları son zamanlarda aklımdan çıkmıyordu. En son onun kucağına düştüğüm zaman bana olan bakışlarında belki de her şeyi anlamıştım.

Afife Sultan'ın dediği bana olan özel ilgisi aksine başka bir şeyler vardı o kara gözlerinde.

Çünkü o gözlerdeki bakışlar normal değildi.

Ben ise o gözlerini gördüğüm an, o gözler içerisindeki duygunun kölesi olmaya ant içmiştim.

Ne olursa olsun padişahın baş tacı olmak istiyordum, onu kendime sonsuz sadakat ve aşk ile bağlamak istiyordum.

Bunun için ise önümde tek bir engel vardı.. Letafet Sultan.

~~~~

~yazarın ağzından.~

Mestan Han masasında oturmuş, elindeki yüzüğü parlatıyordu.

Parlaklığını gördükçe gözleri kamaşıyor ve aklına dairesini dün temizleyen hadım ağa geliyordu.

Dün ona 'Fatin.' ismini vermişti, ancak ona karşı isim koyması bile normal değildi.

O bir padişahtı, büyük atalarından olan Mahir Han'da gönlünü bir hadım ağaya kaptırsa da o şuana kadar hiçbir erkeğe karşı böyle hissetmemişti.

Tek bir şehzadesi vardı, eğer ona bir şey olursa Osmanlı Hanedanının istikbâli tehlikeye girebilirdi.

Şehzade evvel zaman içerisinde bir hatundan doğmaydı. Hatun doğum esnasında öldüğü içinde çocuk öksüz kalmıştı.

Saray şartlarında bakılması tehlikeli olacağından dolayı da biricik oğlunu kardeşi Kader Sultanın yanına götürmüştü.

Kader Sultanın ona gözü gibi baktığından emindi, zaten hakikatte buydu. Küçük şehzade hala sevgisi ile büyüyor ve gerçek bir şehzade olmaya hazırlanıyordu.

Letafet ona oğlan verememişti, sadece bir tane kızları olmuştu. Onu da eski edirne sarayına göndermişti.

Bu düşünceler aklında dolanırken hepsi bir toz bulutu gibi esip, kayboldu ve gözlerinin önüne tekrardan o hadım ağa geldi.

Şuana kadar hareminde bulunan tüm hatunlardan daha güzel olduğunu düşünüyordu.

Tam o anda kapı çaldığı zaman "Gel." Dedi.

İçeri Eflatun Ağa girerken önce selam durdu. Mestan Han duruşunu dikleştirirken "Hoşgeldin Eflatun." Dedi.

"Hoşbuldum hünkarım." Dediği zaman Eflatun, Mestan Han elindeki zümrüt yüzüğü masasına bıraktı.

"Seni Letafeti halvete hazırlaman için çağırdım." Dediği zaman Eflatun Ağa "Emriniz olur hünkarım." Dedi.

"Ancak niyetim halvet değildir, onunla hususî bir konu konuşmam gerekir." Dediği zaman Eflatun Ağa onu dinliyordu.

Altın YolOn viuen les histories. Descobreix ara