41. Bölüm -Oyun-

Start from the beginning
                                    

"Evet, Leyla hamileymişim." akan gözlerimi araka arkaya silerken uzun uzun konuşmalar ve hamile oldum diye kendimi övüşlerim arasında geçen kısa yolculuğun ardından konağın önüne geldiğimizde kapatmadan önce son kez uyarı yaptım.

"Bakın kızlar kimseye birşey demek yok, ilk Aziz öğrenecek." kesin dile ile uyardım ama ikiside Ceren'e dansöz olayından dolayı gönderme yaptığında yanımdaki dudaklarını büzerek bana bakan kadının yanağını sıkıp konuyu kapatarak araçtan indim.

Ceren gelmeyeceğini ve eve geçeceğine dair bilgi verirken kısa vedalaşmanın ardından konağa girer girmez direkt adımlarımı odama çevirdim, koridorlar bile ferah gözüköyrdu gözüme.

Odaya girer girmez telefonumu elime alıp yatağın ucuna oturdum. Kalbim rehberden bulduğun isme tıklarken deli gibi atıyor, nefesimi kesiyordu.

Yüzümün hizasında tuttuğum ekranda kendim gözükürken hemen saçlarımı düzenleyip ısırdığım dudaklarımı rahat bıraktım.

"Efendim?"

"Kulağına değil Aziz yüzüne tut." saçlarını gördüğüm adamla ekrana bakmadan aramayı yanıtladığını anlmıştım.

Ömer'le beraber bugün içerisinde hem çiftliğe hem de tarım için gübreleme işlerini kontrol edecekti. Diğer ağalar gibi şirketlerimiz yoktu ama tarımcılık ve hayvansal işler ile güzel kazanç sağlıyorduk.

"Napıyorsun?" çatık kaşlarını gevşetip başka yöne ilerlediğinde arkasında gözüken adamlara baktım.

"Koyun kontrolüne geldik birkaçı hastaymış onlara baktırıyorum, sen?" dudaklarımı yalayıp sevincimi gizlemeye çabalıyordum.

"Bende uyandım, kahvaltı yaptım şimdide kocamı özledim arayayım dedim." cilve ile konuşmamla bir etrafına bakındığında biraz daha yürümeye başladı. Sesimi başkaları duymasın diye uzaklaşıyordu.

"Güzelmiş." kısa kestiği kelime ile istemsizce gözlerimi devirdiğimde bu halime dudağının kenarını kıvararak baktı.

"Canım kocam beni özlemiştir belki diye aradım ama özlememiş, neyse kapatayım o zaman." yataktan kalkıp odanın içerisinde dolanmaya başladığımda öylesine tirip atıyordum ama bu halim onu eğlendiriyordu.

"Milletin içindeyim." kaşlarımı kaldırdığımda bu halime kahkaha atmıştı, az önce şakasına attığım tirip bu sefer ciddiye bindiğinde elimi belime atıp gözlerimi büyüttüm.

"Bende kocam akşama ne yemek ister diye aradım ama adamın umrunda bile değilim, milletin içindeymiş, beni hiç özlememiş üstüne üstlükte beni sevmiyormuş. Tamam tamam daha fazla ısrar etme konuşmayacağım seninle. Israr etme Aziz." kendi kendime arka arkaya sıraladığım cümleleri bir yere oturmuş izlerken hiç konuşmayan adamın daha fazla gülmesi ile telefonu suratına kapattım.

Gönlümü almak yerinde hâlâ gülüyordu.

Elimdeki telefonun sesi odayı doldurduğunda dudaklarımı yalayıp aynı onu taklit ederek görüntülü arama değilmiş gibi kulağıma tuttum.

"Efendim." bu halime kıkırdıyordu.

"Karımı özledimde bir sesini duyayım dedim, müsait misin sevgilim?" kulağımdan çekip yenice fark ediyormuş gibi büründüğüm ifade ile gülerek konuştuğunda önümdeki saçlardan bir tutamını alıp parmağıma dolamaya başladım.

"Milletin içindeyim Aziz." bakışlarımı başka yöne çevirip konuştuğumda kafasını geriye atarak gülmüştü.

"O zaman milletin içinde sana aldığım hediyeyi açamazsın, sonra ararım." kulaklarıma ulaşan cümle ile uzaklarda tutuğum bakışlarımı anında ona çevirip şirince gülümsedim.

BERDELWhere stories live. Discover now