40. Bölüm -Bir Yaramazlık Meselesi-

Start from the beginning
                                    

Kucağından kalkmadan az önce giydiğim sabahlığın ceketini omuzlarımdan düşürürken askılı ince gecelik elbisemden belli olan vücudumda bakışlarını gezdirmesine müsade etmeden kalkıp yere attıklarımı alırken arkamı dönmemden ötürü yine kalçama vurmuştu ama bu sefer acısız bir vuruştu.

Yaptığı harekete gülerek kendimi bonyoya attığımda Aziz'in işi belli olmaz diyerekten kapıyı kilitleyip üzerimi giymeye başladım.

Üzerimi giymeme kalmadan kapının dışından aşağı ineceğine dair bilgi verirken aynı anda da odanın kapı kapanma sesini duymuştum, büyük ihtimal çoktan onları kovmak için inmişti.

Bu haline kendi kendime gülüp karşımdaki aynaya bakarak çekmeceleri açmaya başlamamla ilk çekmecede direkt tarak bulurken işlemeli olanı elime alıp biraz incelemenin ardından saçlarımda gezdirmeye başladım, yumuşak dokusu ile saçlarında bıraktığı his gözlerimin kapanmasına neden oluyordu.

Uzun sürmeden kendime gelip saçlarımın uzamasından dolayı ensemde dağınık topuz yapıp lastikle etrafını dolarken işimin bitmesiyle bir banyodan çıkıp pencereye ulaştım.

Gözlerim ilk gölette yüzen ördeklere ordanda alt katın balkonuna çıkan iki kadına çevrildi. Kendi aralarında etrafa bakınarak bir şeyler konuşuyorlardı. Pencereyi açıp kollarımı pervazına dayayıp aşağıya eğildim.

"İkinizde evlisiniz ya sabahın köründe ne işiniz var burda." çoğu teessüf edercesine konuşmamla bir bakışlarını bana çevirdiklerinde parlayan güneşten dolayı hem yüzlerini buruşturmuşlar hemde gözlerini kısmışlardı.

"Bilerek geldik zaten." Zelal omuzlarını silkip konuştuğunda dudaklarıma tebessüm yayılmıştı. İşaret parmağımı ikisine doğru sallayıp tehdit edercesine cümlelerimi sıraladım.

"Görürsünüz siz, bakın nasıl kapınıza dayanıyom, nefes aldırmayacağım size sana yengelin, sanada görümcelik yapacağım." dememle bir ikiside güldüğünde Karan abimde elindeki çerezden ağzına bir tane gönderirken onlar gibi yapıp kıstığı gözleriyle bana baktı.

"Ne carlıyorsun kız ordan, in aşağı." eliyle gel işaret yapmasıyla omuzlarımı silktim, yemek hazır olmadan gidemezdim yoksa ev sahibi deyip işleri bana tuttururlardı.

"Hiç gelemem valla, ben bir prensesim yemeğimi hazırladıktan sonra bana seslenirsiniz." leydi edasıyla konuşmamla bir abim elindeki çerezi fırlattığında hemen yanımdaki cama değmesiyle gözlerimi büyüterek camı tuttum.

"Canım kocam yaptı buraları benim için, yavaş olsana be." ilk başta ego ve hasetlik ile konuşmamla bir sonunda çirkefliğe bağladığımda Zelal tuttuğu karnı ile bana gülüyordu.

"Hay senin canın kocanı si..." Leyla'nın abimin ağazını kapatmasıyla bir cümlesininin sonunu duyamazken gözlerimi büyüttüm, hem evimi basıyorlar hemde üste çıkıyorlardı.

Daha fazla uğraşmadan camı açık bırakıp adımlarımı önce kapıya sonra merdivenlere yönlendirdim, aşağıdan yüksek sesli bir şarkı sesi geliyordu.

"Anan öle gel gel göynün ola gel gel." Ömer'in yanında çalan şarkıyla bir gülümsediğimde çekirdek çıtlayan Aziz'in yanına yaklaştım, Ceren'le bir Ömer'i izliyorlardı.

"Yüreğime açtın yara!" Aziz şarkıya eşlik edip çekirdek kapçuğunu Ömer'e attığında bu saatte gelmelerinden ötürü etrafındakilere işkence ediyordu.

Kahkaha atmamla bir bakışlarını bana çevirdiklerinde Aziz'in arkasında beline sarılıp yanağımı sırtına dayadım, Ceren'le bakışıyorduk.

"Canım kocam bana ev yaptırmış." dudaklarımı büzüp önüme gelen saçları umursamadan konuşmamla bir Ceren bu çocuksu halime gülmüştü.

"Benim müstakbel nişanlımda bana araba aldı."

BERDELWhere stories live. Discover now