"Sen ne yapıyorsun burada? Burası Afife Sultan'ın koğuşudur." Dediği zaman kafamı kaldırdım.

"Kendilerinin emirleri üzerine buraya geldim sultanım." Dediğim zaman karşımdaki Letafet Sultan ağır ağır başını salladı.

Ardından beni süzerken "İyi, tez bitir işini. Afife Sultanı fazla bekletme." Dedi.

Derin bir nefes verirken kafa salladım. O da beni umursamayıp ilerlemeye devam etti.

O an aklıma gelen şeyle gözlerim irileşiti. Bugün perşembeydi, Yıldız Kalfa haremin kurallarından bahsederken Haseki Sultanların her perşembe altın yoldan geçtiklerini bahsederdi.

Elimde duran bezi sinirle yere atmamla derin bir nefes aldım.

İçimde oluşan ve biriken duygular artık kendini ortaya çıkarmak istiyordu. Artık gerçektende bir şeyler yapmak istiyordum.

Bunun nedenini anlamasam da belki de her şey Mestan Hanı düşündüğüm zaman içimde canlanan duygulardı.

Bana karşı bir ilgisi olduğundan emin değildim ama yoksa da olacağından adım kadar emindim.

~~~~

Hamamdan çıkar çıkmaz az ileride olan Macide Hatunu gördüm.

Derin bir nefes almamla, duruşumu dikleştirdim.

Bakışları bana dönerken hızla yanına doğru adımladım ve "Macide Hatun." Diye ona seslendim yanına varmadan evvel.

Önce kafasını daha sonrada yavaşça bedenini çevirerek bana doğru yöneldi.

Tam o anda dibinde bittiğim zaman "Hünkarımızın dairesini bugün temizleyebilir miyim?" Dedim.

"İkindi vakti temizlik mi olur ağa? Gün batması da yakındır zaten." Dediği zaman "Eğer o odada bulunmazsam halvet olacak." Dedim.

Tam bu esnada "Destur Sultan Mestan Han hazretleri." Diye bir ses duyulduğunda herkes birden selam durdu.

Bende selam dururken, kalbim şimdi deli gibi atıyordu.

Bizim olduğumuz tarafa doğru adımlamaya başladığı anda kalp atışlarım da daha fazla hızlanmaya başladı.

Tam dibimizde durduğu zaman "Sen!" Dedi her zamanki sert ve otoriter sesiyle.

Ben kafamı kaldırıp, onun kara gözlerine bakarken 'Efendim?' anlamında selam durdum.

"Yarın odamı temizlemeye gelme." Dediği esnada kaşlarım çatıldı.

Tam 'Bir kusur mu işledim hünkarım?' demek için ağzımı açmıştım ki "Bu gece gel." Dedi düz bir tonla.

Benim laf ağzıma tıkanırken, yutkundum. Az önce Macide Hatundan istediğim şey şimdi onun emri ile gerçekleşmişti.

Tam o anda "Afbuyrun hünkarım, emrinizi yargılamak istemem ancak bugün perşembedir. Letafet Sultanımız bu gece halvet için hazırlanmıştır." Dedi Yıldız Kalfa lafa gelerek.

Mestan Han onun yüzünde bile bakmadan "Gereği yoktur halvetin, dairesinde kalsın." Dedi.

Bu resmen onun yerine beni seçmesiydi. Belki de bunu temizlik adı altında gizli bir şekilde yapıyordu.

"Bu akşam dairenizde olurum hünkarım." Dediğim anda bakışları bana döndü.

Gözlerimin içine bakarken ben de tekrardan selam durdum.

~~~~

Has odanın önünde durduğum zaman kapılar benim açıldı.

Ben yine kalbimdeki heyecanlı atış ve yüzümdeki mutluluk ile daireden içeri girdim.

Tam bu esnada gözüm masasında oturan padişaha döndü.

Bir şeyler ile uğraşırken kafasını kaldırdı ve bana baktı.

Ben tam bu esnada "Hünkarım." Dediğim zaman selam durdum.

O bana bakmaya devam ederken, selam duruşunu devam ettirip onun emrini beklemeye başladım.

"Başla." Dediği zaman kalp atışlarım yine hızlandı. Kafamı kaldırıp, kara gözlerine baktığım zaman verdiği emiri yerine getirmemi izlemek ister gibi bakıyordu.

Gözlerim dairede gezinirken yerde duran çamaşırlarını aldım. Onun bakışlarının bende olduğunu hissederken paravanın oraya gittim ve kıyafetlerini katlayıp, koydum.

Kıyafetler ile işim bitince dağınık olan yatağına döndü gözlerim. Yatağına gidip, yatağını toplarken o kol dirseğini masaya dayamış, kafasını da koluna dayamış bir şekilde beni izliyordu.

Değişik bir duyguydu, ben daireye girer girmez yaptığı işi bırakıp beni izlemeye başlamıştı.

Bakışlarım ona dönerken, yutkundum. "Hünkarım masanızı düzenleyim mi?" Dediğim zaman gözleri gözlerime döndü.

Saniyeler sonra ağır ağır başını salladı zaman yanına doğru adımlamaya başladım.

Benim kalbim ağzımda atarken o an ayağımın bir şeye çarpması ile dengemi kaybettim.

Bir kaç saniye sonra kendimi Mestan Han'ın kucağında bulmam bir oldu. Benim gözlerim irileşirken, o sakin bir şekilde bana bakıyordu.

"H-Hünkarım?" Dediğim zaman bakışları bendeydi.

"B-Bağışlayın." Diye tam kalkmak için bir adım atacaktım ki beni engelledi.

Bakışlarım tekrar ona dönerken "Adın ne senin?" Dedi sessiz bir tonla.

Şimdi o sıcak nefesi yüzüme vururken sesini ilk defa bu kadar yakından duymanın verdiği heyecanı yaşıyordum.

Yutkunmam ile "Antonie." Demem bir oldu. O kara gözleri ile gözlerime bakmaya devam ederken "Antonie." Dedi tekrarlarken.

Saniyeler sonra "Fatin." Demesi ile kaşlarım çatıldı.

"İnce ve zarif zekası olan anlamına geliyor." Diye ardına eklediği zaman ben şimdi pür dikkat onu izliyordum.

"İsminin Fatin olmasını istiyorum, sana en güzel yakışan isim o olur." Dediği zaman tekrar nefesi yüzüme vurdu.

Kafamın içinde 'Fatin.' ismi dolaşırken, ruhum ismin güzelliği ile titredi.

"Emredersiniz hünkarım." Dediğim zaman esnsda dudaklarının kenarı kıvrılırdı ve eli belimde bitti.

Tam o anda altımdaki sertleşmiş uzuvunu tekrar hissederken "Emrederim Fatin ağa." Dedi sessiz bir tonla.

Mestan Han emreder, Fatin Ağa yerine getirir ;)..

Altın YolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin