YABANCI

52 3 0
                                    

Bir hafta boyunca Bukle gün doğmadan o banka oturdu, gece yarısı olunca da odasına geri döndü. Bazen birkaç sayfa okudu günlükten bazen de hiç okumadan sabahın olmasını bekledi. Nazende Hanım, Bukle'yi izlemeye devam etti. O, odasından çıktığında hiçbir eşyasına dokunmadan odasını temizledi, yemesi için bir şeyler bıraktı. Geldiği günkü gibiydi hala Bukle. Hiçbir yarası iyileşmemiş, hiçbir sızısı dinmemişti. Hiç içmediği ilaçları komodinin çekmecesinde duruyordu. Kan lekeli tişört ve kırık saat günlüğün kenarında öylece durmaya devam ediyordu. Kimseyle konuşmak istemiyordu hala, bu yüzden etrafını dinlemeden çıkmıyordu odadan. Nazende Hanımın kızları çok merak ediyordu Bukle'yi, onunla konuşmak istiyorlardı; ama kadın, onları herhangi bir saygısızlık yapmamaları için uyarıyordu.

Gözlerini açtığında saat ona doğru geliyordu, uyuyakalmıştı. Hiçbir işi olmamasına rağmen suçluluk duymuştu Bukle. Aceleyle kalktı, montunu giydi. Günlüğe baktı, birkaç gündür o da günlük tutmayı düşünüyordu. Batu'nun onun için istediği bir şeyi yapmadan yaşayamazdı. Nazende Hanımdan bir defter ve kalem isteyecekti ama bunun için onunla konuşması gerekti. Bugünü de hiç konuşmadan atlatmak istiyordu yarın belki düşünebilirdi. Kapıdan dışarıyı dinledi ses yoktu. Yavaşça dışarı çıktı, merdivenlerden indi. Normalde Nazende Hanım'ın tek başına beklediği yerde bugün üç kişiydiler. Bukle'yi fark edince Nazende Hanım'ın kızlarının gözleri ışıldadı. Kaçmak için çok geç olduğunu fark eden Bukle, kabalık etmemek için yanlarına doğru yürüdü.

"Günaydın." Dedi, hepsinin gözlerine tek tek bakarak.

"Günaydın." Dediler hep bir ağızdan.

Kızları da Nazende Hanım gibi güzel ve güler yüzlüydüler.

"Sizinle tanışmak için sabırsızlanıyordum bende." Dedi kızlardan küçük olan. "Ben Betül." Elini Bukle'ye doğru uzattı. Bukle, kızın elini sıktı.

"Memnun oldum Betül." Dedi gülümsemeye çalışarak.

"Bu zamanlarda buraya pek uğrayan olmaz, ne yalan söyleyeyim canım çok sıkılıyordu. Yeni birinin geldiğini duyunca çok iyi hissettim."

Bukle gülümsemekle yetindi. Nazende onun can çekişini görüp kızını susturmak istedi; ama başaramadı. Betül görünüşe göre ele avuca sığmayan bir genç kızdı.

"Kaç yaşındasınız?" diye sordu Betül.

Soru karşısında afallayan Bukle, gerçekten de kaç yaşında olduğunu hatırlamaya çalıştı bir anlığına da olsa. Nazende Hanım da elindeki işi bırakıp kıza bakmaya başlamıştı. Bukle'yle ilgili bir şeyler öğrenmek hiç de fena olmazdı.

"29." Dedi Bukle.

"Ne güzel. Ben de 20 yaşındayım. Neden bu vakitte okulda olmak yerine burada olduğumu sorarsanız da, üniversite sınavına hazırlanıyorum. Geç kaldım biliyorum; ama yargılamayın lütfen."

Kız o kadar hızlı konuşuyordu ki Bukle ona yetişemiyordu bile. Uyuyakalmanın cezasının bu kadar ağır olacağını tahmin etmemişti.

"Yargılamıyorum." Dedi Bukle. "Daha çok küçüksün, neyi yapmak istiyorsan onu yapmalısın."

Bu sözleri Betül'ün gözlerinde ışıltı yaratsa da, Bukle için kendine söylenilmiş birkaç yapmacık kelimeden başka bir şey değildi.
Betül ablasına dönüp,

"Onun iyi birine benzediğini söylemiştim sana." Dedi.

Büyük olan göğsüne bir çerçeve bastırmış, elinden bırakmıyordu. O da mı birini kaybetmişti acaba? Bukle'nin kendisine baktığını görünce gülümsedi. Montunun cebinden çıkardığı elini uzattı.

"Özge." Dedi.

"Memnun oldum." Diyerek karşılık verdi Bukle.

"Kardeşimin kusuruna bakmayın lütfen,, hep böyle çenesi düşüktür ama ne yaparsınız işte, kardeşim sonuçta."

İçi bir tuhaf olmuştu Bukle'nin, daha doğrusu iyi hissetmemeye başlamıştı.

Betül ablasına doğru dönerek, "Ablammmm." Dedi.

Göğsüne doğru kapattığı çerçeveyi ondan alıp, hüzünle baktı. Bukle' ye doğru dönerek bir şeyler anlatmaya başladı ama Bukle'nin kafasındaki uğultu onu sağır etmişti. Gözleri kararmış, eli ayağı titremeye başlamıştı. Dişlerini sıktı. Betül hala bir şeyler anlatmaya devam ediyor, ablası da kafasını sallıyordu. Bukle onlara kulak vermeye çalışıyor ama titremeye devam ediyordu. Gözlerin kapattı ve derin bir nefes aldı.

Nazende Hanımın koluna dokunmasıyla kendine geldi. Kadın onun halini anlamıştı. Kızlarına baktı.

"Kızlar, bu kadar yeter. Bukle, kendini pek iyi hissetmiyor birkaç gündür, sonra anlatırsınız ne anlatacaksanız." Deyip, içeri açılan kapıyı işaret etti.

Kızları hiçbir sıkıntı çıkarmadan, "Geçmiş olsun." Deyip annelerinin işaret ettiği kapıdan içeri girdiler.

"İyi misin?" dedi Nazende Hanım.

Kafasını salladı Bukle.

"Oturmak ister misin?"

"Hayır." Dedi kız. "Ben, kabalık etmek istemem ama dışarı çıksam iyi olacak."

Kadın gülümsedi. "Tabi, biraz temiz hava iyi gelecektir. Sadece, bir şeye ihtiyacın olursa söyle lütfen."

Bukle, tamam der gibi kafasını salladı. Hızlı adımlarla dışarı attı kendini. Duvara tutunup bir süre kendine gelmeye çalıştı. Titremesi yavaş yavaş geçti. Her zamanki yerine gitmek için yürüdü.

Bankın hemen arkasına geldiğinde, zaten orada birinin oturduğunu gördü. Bugün kaç tane daha insanla muhatap olması gerekecekti ki? Orada oturan her kimse, gözlerini denizden hiç ayırmıyordu. Bukle'ye dönse, ondan kalkmasını isteyebilirdi ama neredeyse hiç kıpırdamıyordu. Bukle geriye doğru bakıp, içeri girdiğinde Betül'le karşılaştığı anı hayal etti. Zaten daha yeni kendine gelmişti, bir daha onunla konuşabilecek takati yoktu. Onun yerine bu yabancıdan, bir başka yabancı olarak, kalkmasını rica edecekti. İşte her şey böyle başladı...

 YAŞAMA UZAK DENİZE SIFIRNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ