13.Bölüm

582 41 3
                                    

Merhaba sevgili okuyucularım. Sizi çok beklettiğimi biliyorum lakin yazma şevkimi yakalayamıyorum ve bu beni üzerek yazmamı engelliyor. Yine de okumaya devam eden herkese teşekkür ederim. Görüşlerinizi benimle paylaşmayı unutmayın.

Sıla

Kerem'e ahtapot dolanır gibi doladığım kollarımı bir anda çektim. Hızlıca çekilmeme şaşırmış olacak ki gözlerindeki korku duygusunu görebiliyordum.

"Bakma canım öyle kaçırılmak çok stresli bir şey acıktım ben. Tabi sen hiç kaçırılmadın nereden bilesin?" dediğimde o çok sevdiğim gülümsemesi ile güldü.

"Kaçırmak daha stresliydi emin ol. Hele uyanmayınca ödüm koptu." dediğinde gülerek omzuna vurdum. "Sende beni hemen öldürdün mezara koydun aşk olsun. Genciz güzeliz hallederizz." dedim.

Yerini bildiğim mutfağa girdim ve tezgahın üzerine oturdum. Kerem peşimden gelmiş şaşkın bakışları ile beni izliyordu. "Ya Kerem ne bakıyorsun öyle? Sen beni kaçırırken düşünmedin mi neticede bende insanım ve insani ihtiyaçlarım olabiliyor. Yemek yemek bunlardan birisi hani." dedim.

Kollarını birbirine bağlayıp buzdolabına yaşlandı. "Dolapta her şey var canının istediğini yapabilirsin." demesine karşılık kaşlarımı çattım. "Sen hem beni kaçır hem yemek yaptır. Oldu gülüm başka isteğin? Kerem hiç gülme giderim polise beni kaçırdı atın bunu içeri derim." dediğimde daha büyük bir kahkaha attı. "Sence oradan bakılınca kaçırılmış gibi mi görünüyorsun? Daha çok bana kaçmış gibi bir halin var da." demesiyle bakışlarımı ondan kaçırdım.

Kahretsin... Niye bu kadar utandım ki ben şimdi. Toparla kızım hadi aslanım...

Aklıma gelen fikirle üzerine doğru bir iki adım attım. Tekrar göz teması kurdum. "Bak onu iyi aklıma getirdin ödeşiriz bir ara." dedim ve ardından göz kırptım. "Yoksa bu açık açık bir tehdit miydi?" dedi Kerem gülerek. Omuz silktim ve sorusunu cevapsız bıraktım.

"Tamam vallahi bir şey demedim ben hazırlarım yemeği yeter ki trip atma."

Hıhh haspam sen daha trip görmemişsin demek istesem de başımı sallayarak geçiştirdim ve balkona çıktım. Hava neredeyse kararmak üzereydi.

Aklıma gelen şeyle mutfağa döndüm. "Kerem benim telefonum nerede?" diye sordum. Yunus çok merak etmiş olmalıydı. "Kapının girişindeki dolapta çantanın içinde olmalı." dedi.

Telefonumun ekranını açtığımda gördüğüm cevapsız arama sayılarıyla şok oldum. Yunus ve Tuğçe otuz küsür kere aramışlardı ve tabiki bir o kadar da mesaj. Ne diyeceğim ki? 

Ne diyeceğimi düşünürken ekranda yine Yunus'un ismini gördüm. Onları merakta bırakmaya hakkım yoktu. Biraz çekinerek de olsa telefonu açtım.

"Sıla neredesin sen? İyi misin? Birisi bir şey mi yaptı?" ses tonunun her halinden endişelendiği belli oluyordu.

"Bir şeyim yok iyiyim. Bir arkadaşımda kaldım gece telefonu duymamışım." dedim sesimi olabildiğince tok tutarak.

"Senin bizden başka arkadaşın mı var nerede kalıyorsun sen?" sorduğu soru her ne kadar canımı acıtsada bunu bilinçli olarak söylemediğinin farkındaydım. "Bir arkadaşım dedim. Kapatıyorum ben."dedim.

"Sıla başlatma arkadaşına seni ne kadar merak ettiğimi biliyor musun? Aklımdan binbir türlü şey geçti kızım haberin var mı?"

Haklılık payı oldukça yüksek olduğu için bir şey diyemiyordum. "Yunus tamam iyiyim uzatmaya gerek yok. Kapatıyorum ben görüşürüz." dedim ve bir cevap beklemeden telefonu kapattım.

Bir kaç bildirimi ve maillerimi kontrol ettikten sonra telefonumu kapattım ve tekrar çantama koydum.

Mutfaktan güzel kokular gelmeye başlamıştı. Kerem'e biraz olsun yardım etmek için mutfağa gittim. Üzerindeki kırmızı önlüğü ile oldukça iyi göründüğü su götürmez bir gerçekti.

"Maşallah sadece sahalarda değil mutfakta da baya iyisin beyefendi." dememe karşılık yanıma sokularak cevap verdi. "Teşekkür ederim Sıla Hanım ama emin olun iyi olduğum çok başka konular daha var." dedi. Ses tonu ve aramızdaki yakınlık kalbimin deli gibi çarpmasına sebep oluyordu.

Bir adım geri çekildim ve devam ettim. "Bilememm." Kollarımı bağlayarak çıktığım mutfaktan banyoya attım kendimi hızlıca yüzüme su çarpıp balkona çıktım. Temiz hava iyi gelmişti. Ardından işittiğim ses gülümsememe sebep oldu. "Sıla kahvaltı hazır gel hadi." yüzüme oturan gülümsemeyle mutfağa gittim.

"Geldim geldim ne bağırıyorsun Kerem komşular rahatsız olacaklar." bekletmeden cevapladı. "Sende bir yerinde durmuyorsun ki güzelim evi tavaf ettin resmen." Güzelim? Ah bu çocuk niye böyle bir anlasam..

"Öhm olabilir canım nefes almak istemiş olama mıyım kaçırıldım ya hani ağzımı falan kapattılar." üzgün gözlerle bakan Kerem söze girdi. "Sıla özür dilerim ben böyle olsun istememiştim." sesinin titremesi canımı yakmıştı. "Şey ben çok acıktım kahvaltıya başlasak mı?" biraz olsun bu üzgün atmosferi dağıtmak istemiştim.

Birden Kerem konuşmaya başladı. "Sizden bir ricam olacak Sıla Hanım." hemen yanıtladım onu "Tabii buyrun Kerem Bey." dedim.

"Diyorum ki kahvaltınızı size ben yaptırsam kendi ellerimle bir özür olarak..." hızla cevapladım  "Sadece bununla kurtulabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun Muhammet Kerem Aktürkoğlu." Yüzüme bakıp gülümsedi bir insan bu kadar güzel gülemezdi. 

"Merak etmeyin Sıla Hanım bununla kalmayacak." o kadar acıkmıştım ki şu an bunu dert etmeyecektim. "Peki madem nasıl isterseniz." diye yanıtladım.

Kerem kendi elleriyle yedirdi o tüm hazırladıklarını çok eğlenceli olmasının yanı sıra kendimi iyi hissetmemi sağlamıştı. Aynı zamanda tıka basa doymuştum. Kerem son bir diye diye bir sürü şey yedirmişti. "Hadi bak bu son." dediğinde kollarımı önümde bağlayıp omuz silktim. "Ya Sılacım annen küçükken sana hiç yemezsen büyüyemezsin demedi mi? O hesap hadi bu son." haline gülerken biri kapıya kıracakmış gibi vurmaya başladı.

"KEROOĞĞĞ AÇ LAN KAPIYI."

"LAN OĞLUM SILAYI KAÇIRMIŞLAR LAN."

"KEROOĞĞ AÇSANA LOO."

"Yunus mu o?"diye sordum sesin sahibini tahmin etmeye çalışırken. "Vallahi o." dedi Kerem.

"He iy- eyvah basıldık!"

Bölüm sonu💗
 
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın ❤️

Son Kadeh |Kerem Aktürkoğlu|Where stories live. Discover now