16🌼

425 25 10
                                    

Yeni oda arkadaşım Hale ile keyifli vakit geçiriyorduk. Yanıma birinin gelmesine o kadar sevindim ki anlatamam. O da üniversite sınavına hazırlanıyordu. Beraber soru çözüyor, sohbet ediyor ve televizyon izliyorduk. Yaşlı teyzelere nazaran çok daha güzeldi.

Hale çocukluktan beri hastalıkla mücadele ediyordu. Anılarını anlattıkça ona hayran kaldım. Ne kadar güçlü bir savaşçıydı. Teşhis konulduğunda hemen araştırmaya başlamış ve uluslararası Takayasu Arteriti hastalarının bulunduğu bir gruba girmiştim. Hastalıkla mücadele edenler kendilerine savaşçı diyorlardı. Umarım ben de bir gün onlar kadar güçlü olabilirdim. Şu an bana her şey o kadar zor geliyor ki.

Son günlerde Hüray'ı çok az görmeye başlamıştım. Elini sargılı gördüğümde endişelendim ama sebebini soramadım. Soracak kadar samimiyetimiz var mıydı ki?

Odaya geldiğinde yüzüme bakmıyordu. Acaba bilmeden kötü bir şey mi yapmıştım?

Hale ve annesi ile birlikte MR çekinmeye gitmişlerdi. Odada yalnızdım. Saat de dokuza geliyordu. Bu da Hüray'ın gelmek üzere olduğunu gösteriyordu. Bugün istemsizce güzel gözükmek istiyordum. Çantamdan renkli dudak nemlendiricimi çıkardım ve sürdüm. Hem zaten dudaklarım çatlamaya yüz tutmuştu. Dolgun dudaklarım renklenince daha hoş durdu. Parfümümden de sıktım. Bu kokuya bayılıyordum. Kendimi kır bahçesinde ve mis gibi hissediyordum.

Odanın kapısı açıldı ve içeriye Hüray girdi. Baştan aşağı süzdüm. Kırmızı bir sweat ve salaş bir pantolon giymişti. Boynunda zincir
bir kolye ve baş parmağında da bir yüzük vardı. Genelde spor giyiniyordu. Beğeni dolu gözlerle ona baktım.

Yine bana bakmadan "Bir kan alalım." dedi. Ellerine baktım. Sargısı çıkmıştı ve yarası kabuk bağlamıştı. Turnikeyi bağladı.

Pamukla kolumu silerken anlık bir cesaretle "Eline ne oldu?" dedim. Duraksadı. Birkaç saniye konuşmadı. "Önemli bir şey değil."

Sonra iğneyi nazikçe batırdı. Ben ise onun yüzünü inceleyip ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. İğneyi çıkardı. Tüpleri de tepsiye koydu. Gitmeye hazırlanıyordu.

"Peki neden benimle konuşmuyorsun? Bilmeden kötü bir şey mi yaptım?" Galiba bugün cesaret hapı filan almış olmalıydım. Bunun başka bir açıklaması olamazdı. Hiç çekinmeden sorular soruyordum.

Kafasını kaldırdı ve sonunda gözlerime baktı. O kadar derin bakıyordu ki. Bir sorun vardı. Artık emindim.

"Seninle ilgili değil. Özel hayatımda birkaç sorun var. " dedi.

Kendimin bile zor duyabileceği kısık bir sesle "Anladım." dedim.

"Geçmiş olsun." dedi ve tepsiyi alıp odadan çıktı. Sıkıntıyla ofladım. Başörtümü çıkarıp yatağa uzandım. Konuşkan, güler yüzlü Hüray gitmiş yerine soğuk, somurtkan Hüray gelmişti. Umarım sorununu en kısa sürede hallederdi. Önceki iletişimimizi özlemiştim.

Biraz sosyal medyaya bakıp müzik dinledim. Sonra Hale ve annesi geldi. Benim ilk günlerimdeki gibi ona da testler yapılıyordu. Tek fark onun annesi hep yanındaydı. Derin bir iç çektim.

Daha sonra öğle yemeği geldi. Yemek yerken telefon çalmaya başladı. Arayan Okan'dı. Görüşmeyeli neredeyse iki hafta olsa da sürekli mesajlaşıyorduk. Her gün durumumu soruyordu.

Okan ⬆️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Okan ⬆️

Ağzımdaki lokmayı bitirip telefonu açtım. "Alo."

"Yadenur nasılsın, ne yapıyorsun?"

"İyiyim. Yemek yiyorum. Sen?"

"Antrenmandan çıktım. Hastaneye gelmek üzereyim. Aşağı inebilir misin? Voleybol oynamayı özlemişsindir diye düşünüyorum."

Voleybolu duyunca gözlerimden adeta kalpler fışkırdı. Okan'la oynamayı çok severdim. Hastaneye tıkılıp kaldığım için haliyle oynayamıyorduk.

"Ne? Voleybol mu? İnerim. Hemen geliyorum bekle ama nerede oynayacağız?" Nefes almadan hepsini ardı ardına sıralanmıştım. Karşıdan kahkaha sesi geldi.

"Dur. Nefes al bir. Geçen geldiğimde otoparkın arkasında boş bir alan gördüm. Orada oynayabiliriz. Ben girişe geliyorum. Orada buluşuruz."

"Tamam iniyorum." diyip telefonu kapattım.

Hale bana bakıyordu. Ona da sorma ihtiyacı hissettim.

"Hale arkadaşım gelmiş. Voleybol oynayacağız. Sen de katılmak ister misin?"

Annesine baktı. "Tamam git ama çok fazla yormayın kendinizi."

İkimiz de tamam deyip hazırlanıp asansöre bindik. Girişe geldiğimizde Okan top sektiriyordu.

Topu hemen kaptım ve ben sektirmeye başladım. "Merhaba." dedim. Okan ise yanındaki kim der gibi bakıyordu. Topu koltuk altıma sabitleyip "Bu Hale. Yeni oda arkadaşım. Hale bu da en yakın arkadaşım Okan." dedim. İkisi de birbirine merhaba dedi ve oynayacağımız alana gittik.

"İşte burası. Uygun bence." dedi Okan. Hastanenin dışındaydı. Güvenlikten çıkınca hemen bizi bu alan karşılıyordu.

Hale ile birlikte "Evet iyi." dedik ve oynamaya başladık. Topu yere düşüren eleniyordu. Bol kahkahalı yarım saatin sonunda yorulup pes ettim. Bacaklarımda alışılmadık bir sızı oluşmaya başlamıştı.

"Siz şu banklara oturun ben içecek alıp geleyim." dedi Okan. Onaylayıp Hale ile hastanenin içine girip bir banka oturduk. Dizlerimdeki sızı giderek artıyordu. Dokunmaya çalıştım ve daha çok ağrıdı.

"Yadenur iyi misin? Ne oldu?" dedi Hale. "Dizlerim.. çok ağrıyor." dedim acıdan dolan gözlerimle. "Bana tutunabilir misin? Odaya çıkalım. " dedi. Ayağa kalktık. Daha iki adım atmıştım ki dayanamayıp yere düştüm. Ağrı katlanmıştı. Dudaklarımdan bir çığlık koptu. Devamında da zorlukla tuttuğum gözyaşlarım akmaya başladı.

Hemen önüme birisi çöktü. "Yadenur iyi misin?" dedi. Gözlerimdeki yaşlardan kimin olduğunu göremiyordum ama bu kokunun sahibini biliyordum. Hüray'dı.

Dudaklarımdan sadece "Dizlerim." kelimesi döküldü. Araya Hale girdi. "Bir anda dizlerim ağrıyor dedi. Odaya gidecektik. İki adım attı ve düştü." dedi.

Bir el bacaklarımın altından altından geçmesiyle havalanmamam bir oldu. Sıkıca ona tutundum. Beni kucaklamıştı. Girişe doğru yürümeye başladı. Sıkıca ona tutundum. Okan'ın telaşlı sesini duydum.

"Yadenur'a ne oldu?" dedi. Hale ona da açıklama yaptıktan sonra hep birlikte asansöre bindik. Acı beni öyle bir halsiz düşürdü ki başımı bile tutamaz hale geldim. Hüray'ın omzuna yaslandım. Kokusu iyice beni hapsetti. Bu biraz da olsa iyi gelmişti.

Odaya girdik ve beni yavaşça yatağa bıraktı. "Ben Harun hocayı çağırayım." dedi ve gitti. Gözlerimi kapattım. İki dakika sonra filan Harun doktor geldi. Eşofmanımı sıyırdı. Dizlerime baktı. Hafifçe dokundu. Adeta yerimden zıpladım.

"Kortizonun dozu yüksek gelmiş. Soğuk hava ve çok hareket etme ile birleşince şişmiş. Hüray kortizonun dozunu 16 mg'a indiriyoruz. Bir de ağrı kesici iğne yap. Ardından jel krem sürülsün. Geçmiş olsun." dedi ve Hürayla birlikte odadan çıktılar.

Beş dakika sonra Hüray geldi. Ağrı kesiciyi yaptı. Harun doktorun bahsettiği kremi de getirmişti. Bir an önce sürmek istiyordum. Tam doğrulurken Hüray "Ben hallederim. Sen uzan." dedi. Yavaşça sürmeye başladı ama değmesiyle birlikte dişlerimi sıktım. Ne berbat bir acıydı bu.

İğne yavaş yavaş etki etmeye başladı. Vücudumdaki bütün kaslar gevşerken daha fazla dayanamadım ve kendimi uykunun kollarına teslim ettim.









T.A.KHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin