9🌼

581 31 2
                                    

Gözlerimi çok gürültülü bir sesle açtım. Bu kulak tırmalayıcı ses alarmdan başka bir şey değildi.

"Bu ses ne ya? Biri şunu sustursun."

Gözlerimi geri kapattım. Yan yataktaki teyzenin galiba diyerek susmanı bekledim. Ne? Teyzenin mi? O taburcu olmuştu ki.

Hemen ışığı açtım. Doğrulup yan yatağa baktım. Hüray mışıl mışıl uyuyordu. Gözlerimi ovalayıp tekrar baktım yatağa. Hâlâ orada duruyordu. Ne işi vardı ki onun burada?

Doğru ya, dün ben demiştim biraz daha kalır mısın diye. Televizyon izliyorduk. Gerisi bende yok. Uyumuşum.

Alarm da son ses çalmaya devam ediyordu. Bu sese nasıl uyanmıyordu? Bu çocuğun uykusu ne kadar ağırdı yahu. Biraz daha bekledim ama uyanacak gibi değildi.

"Hüray doktor!" Hiçbir hareketlilik yok.

Ayağa kalkıp yanına gittim. Sırtüstü uzanmış, bir elini de kafasının altına koymuştu. Uzun kirpikleri uyurken daha belirgindi. Çok düzgün bir burnu vardı. Kendi burnumu hiç beğenmezdim. Kıskanmadim değil. Fırsattan istifade kokusunu derin bir nefes alarak içime çektim.

Aniden gözlerini açtı. Korktum ve neye uğradığımı şaşırdım. Bir adım geri gittim. O kadar alarm çaldı, oda yıkıldı tabiri caizse. O sese uyanmayıp onu incelerken mi uyanacağı tutmuştu?

"Ben.. Şey alarm.. Alarm çok çaldı da.. Uyanmadınız. Ben de uyandırmak için.."

Gözlerini kısmış bana bakıyordu. Ne vardı ki böyle bakacak? Sanırım nerede olduğunu idrak etmeye çalışıyordu. Odaya bir göz attı. Hızlıca ayağa kalktı.

"Ben yağmurun durmasını beklerken.." Elini ensesine götürdü. "uyuyakalmışım. Kusura bakma." Elini cebine götürdü. Sonra yataktaki telefonunu alıp jet hızıyla odadan çıktı.

Bu da neydi şimdi? Daha teşekkür edecektim. Yangından mal kaçırır gibi gitmişti. Tuhaf bir kişiliği vardı.

Saate baktım. Saat 05.10'du. Daha sabah bile olmamış diyerek yatağa kendimi attım. Ellerimi yastığın altına, soğuk kısmına koydum. Bu hareketi yapmaktan çok zevk alıyordum.

Şu an onun hareketlerini sorgulayamazdım. Uyku daha tatlı geliyordu. Sorgulamayı erteleyerek gözlerimi kapattım.

🧚🧚

Sabah annem gelmişti. İhtiyacım olan eşyaları ve kitaplarımı getirip öğlen tekrardan okula gitti.

Ben de odanın sessizliğini fırsat bilip ders çalışmaya başladım. İki saat sonra telefona gelen bildirimle çalışmama ara verdim.

Okan:
"Yadenur ben hastaneye girdim. Hangi asansöre binmem gerekiyor? Labirent gibi bu hastane. Sanırım kayboldum."

Habersiz hastaneye gelmişti deli çocuk.

"D bloğa git. 8.kata çık. Ben seni asansörün oradan alırım."

Kitaplarımı kapatıp servisten çıktım. Beş dakika sonra asansörün kapısı açıldı.

"Nasılsın kız cimcime?"

Omuz silkip "Nasıl olayım idare ediyorum işte. Hadi gel odaya geçelim."

"Yanındaki hasta rahatsız olmasın?"

"Yok ki. Dün taburcu oldu. Gel."

Beraber odaya doğru yürüdük. Elinde bir poşet vardı. Bana uzattı. Gözlerimden adeta kalpler fışkırıyordu. Bilin bakalım ne almıştı? Çiğköfte ve iki ayran. Neden iki ayran? Çünkü ben yörüğüm ve ayransız mecbur kalmadıkça asla yemek yemem. Kısaca ayran benim vazgeçilmezimdir.

"Var ya sen adamın dibisin dibi." Hemen açıp yemeye başladım. Hastane yemeklerinden gına gelmişti.

"Yavaş ye yavaş. Boğulacaksın"

"Açım ya aç. Sen hastane yemekleri nasıl oluyor biliyor musun?"

Gülüp "İyi, dilediğin gibi ye. Afiyet olsun. Suna teyze yok mu?"

"Annem izin alamadı. Dün işe başladı. Okul çıkışları gelecek."

Nasıl hissediyorsun, neler yapıldı gibi sorular sordu. Hepsini anlattım.

"Çok geçmiş olsun. İnşAllah bundan sonra daha iyi olacaksın. Bir ihtiyacın olursa filan biliyorsun her zaman arayabilirsin. Elimden geleni yaparım."

"Teşekkür ederim Okan. İyi ki varsın." deyip minnetle baktım.

Odanın kapısı açıldı ve Hüray içeriye girdi. Saate baktım. Bugün bayağı gecikmişti. İlk bakışları beni buldu daha sonra Okan'a kaydı.

"Tansiyonunu bir ölçelim. Bir de kan alacağım." dedi asık suratla. Ne olmuştu acaba?

Tansiyonu ölçtükten sonra: "150/70 yüksek Yadenur. Ne yedin en son?"

"Şey.. Çiğköfte ve ayran. İki ayran."

"Tuzlu ve şekerli yiyecekler yememeni söylemiştim."

"Ama ne yapayım. Kaç gündür hastane yemeklerinden sıkıldım."

"Tamam bundan sonra dikkatli oluyorsun."

Okan'a sorun yok bakışı attım. "Yadenur, kusura bakma bilseydim getirmezdim."

"Sorun yok ben iyiyim. Arada kaçamak iyidir." Gülüp göz kırptım.

Hüray kanı alırken Okan iğneye bakıp yüzünü buruşturuyordu.

"Acıyor mu?" dedi.

"Hayır. Hüray'ın.. Yani doktorun eli çok hafif. Hiç acıtmıyor." derken Hüray'a baktım. Hafif tebessüm etmişti.

"Ziyaretçi saati bitmek üzere. Hastayı çok yormayalım." dedi Hüray. Çok yormayalım mı? Ne yapıyordum ki sanki? Konuşmak çok iyi gelmişti. Sıkıntıdan patlayacaktım yoksa.

"Ben artık gideyim Yadenur. Kendine dikkat et. Ben sana yazarım. Suna teyzeye de selam söyle."

"Görüşürüz Allah'a emanet ol." deyip el salladım.

T.A.KWhere stories live. Discover now