8🌼

608 28 4
                                    

Şarkıyı dinleyerek okuyun lütfen. :)
Tamino - Indigo Night

Hüray'dan

Yadenur'la ilgilenirken odaya Arzu'nun girmesiyle hem şok olmuştum hem de sinirlenmiştim. Ben uzak durmaya çalışırken ne işi vardı burada?

Aklınca tekrar barışacağımızı düşünüyordu. Bunun için de Recep hocanın yeğeni olmasını kullanmıştı.

306'dan çıktıktan sonra "Neler oluyor? Neden geldin buraya?" dedim.

"Canım öyle istedi." deyip omuz silkti. Bu hareketi beni iyice sinirlendirmeye yetmişti.

"Arzu!"

"Neden olabilir Hüray? Sana daha yakın olabilmek için."

"Bak Arzu. Nasıl daha açık olabilirim bilmiyorum. Bizim ilişkimiz bit-ti. Anlıyor musun? Böyle hareketler yaparak anca kendine zarar veriyorsun." deyip yanından ayrıldım.

Terasa çıktım. Hayat çok üstüme geldiğinde kaçış yerim burasıydı. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes çektim.

Arzu ile babamı kaybettiğim zamanlarda tanışmıştım. Onu defalarca reddetmeme rağmen pes etmemişti. Bana çok destek olmuştu. Zamanla ona alışıp bağlanmıştım. Sadece Arzu'ya güveniyordum bu hayatta.

Ama zamanla o kadar değişti ki artık onu tanıyamaz oldum. Eskiden deli gibi sevdiğim kız yoktu karşımda. Her ayrılıp geri döndüğünde kabul ediyordum. Onsuz bir Hüray olamazdı. Nasıl vazgeçilirdim ondan? Ama unutmamam gereken şey şuydu: Mumu, bağrına bastığı ip eritirdi.

Ne garip. Bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinizde, ilk vazgeçeceği kişi siz olurdunuz.

Bunları acı bir şekilde tecrübe etmiştim.

Ne kadar terasta kaldım bilmiyorum ama hava kararmış yağmur başlamıştı.

Düşüncelerden sıyrılıp servise indim. Tansiyon aletini alıp 306'ya yöneldim.

Odaya girdiğimde Yadenur çarşafın altına girmişti. Birkaç kere seslendim tepki vermedi. Çarşafı açtığımda ufak bir çığlık attı.

Titriyordu ve yüzü bembeyaz olmuştu. Kulağında da kulaklık vardı. Kulaklığı çıkardım.

"Yadenur sakin ol. Neyin var?"

"Korkuyorum." diyebilmişti zar zor.

"Tamam şş sakin ol. Yalnız değilsin ben burdayım." Bir elimi dizlerine koydum.
Çok hızlı nefes alıyordu.

"Sana su getireyim. Bekle." deyip ayağa kalkarken kolumdan tuttu.

"Gitme. Yanımda kal."

"Peki." deyip yatağın kenarına oturdum tekrar. Kolumdan hâlâ tutuyordu. Biraz zaman geçtikten sonra nefes alışverişleri normale dönmeye başlamıştı.

"Küçükken ben de gök gürültüsünden çok korkardım. Babam bana gökyüzündeki meleklerin düşmanlardan bizi korumak için savaştığını söylerdi. Hatta biliyor musun melekler kılıçlarını düşmanlara vurmasını biz şimşek olarak görüyoruz. Düşmanların çığlıklarını da gök gürültüsü olarak. O günden sonra bir daha hiç korkmadım."

Anlattığım hikaye ilgisini çekmişti. Hafif doğruldu yataktan. "Ne kadar iyi bir baban varmış. Benim hiç böyle bir babam olmadı."

"Babanı mı kaybettin?"

"Hayır. Sadece benim için yok. O ne bir iyi eş olabildi ne de iyi bir baba. Her gün işten gelince sinirli olurdu. O geleceği vakit kardeşimle ben odamıza kaçardık. Annemden çıkarırdı öfkesini. Her Allah'ın günü evde kavga olurdu. Mutlu bir aile nasıl olur hiç bilmiyorum. Babası ile arası iyi olan kızlara hâlâ imrenerek bakarım. Ben ne suç işlemiştim de böyle bir babam olmuştu?"

Anlattıkları beni çok üzmüştü. Karşımda sevgisiz büyümüş bir kız çocuğu vardı. Daha anlatmadığı ne travmaları vardı? Acaba babası şu an neredeydi? Kaç gündür hastanedeydi ama babası hiç görünmemişti.

Yine bir şimşek çaktı. Gökyüzü gündüz olmuşcasına aydınladı. Büyük bir gürültüyle birlikte elektrikler gitti. Aniden elimin üstünde bir sıcaklık hissettim. Elimi tutmuştu. İçimde tarif etmekte zorlandığım bir duygu oluştu. Sanki kalbime ılık su dökülüyor gibi bir histi.

"Korkma. Az sonra jeneratörler devreye girer." dememle birlikte ışıklar yandı.

Göz göze geldik ve ellerini hemen çekti.

"Şey ben özür dilerim. Aniden elektrik gidince. Yani şey istemeyerek oldu."

Hızlı hızlı konuşuyor yüzüme bakmıyordu. Yanakları mı kızarmıştı? Bu haline güldüm.

"Önemli değil. Şimdi tansiyonunu ve nabzını bir ölçelim."

Tansiyonu normaldi ama nabzı dinlenme halinde bile 120'ydi. Sanırım hâlâ korkunun etkisinde diye düşündüm.

Tam kapıdan çıkacakken:

"Biraz daha kalamaz mısın? En azından yağmur dininceye kadar. Lütfen." dedi.

Biraz düşündüm. Gece kan istemleri dışında bir işim yoktu.

"Tansiyon aletini bırakıp geliyorum" deyip gülümsedim. O da karşılık verip gülümsedi.
Hemşireye teslim edip tekrar odaya döndüm.

"Ee ne yapıyoruz?"

"Bilmem ki. Televizyon izleyelim mi?"

"Olur." deyip kumandaya uzandım. Rastegele bir kanalı açtım ve karşı yatağa uzandım. Odada sadece televizyonun sesi vardı. Uzun süre sessizlik hakim oldu. Onun yatağına doğru baktım. Uyumuştu.

Sessizce kalkıp üstünü örttüm. Işığı kapattım. Yağmur durunca giderim diye düşünerek yan yatağa uzandım.

T.A.KHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin